Free Essay

Economy

In:

Submitted By nilufer2
Words 3003
Pages 13
TÜRKİYE EKONOMİSİ

DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI

Türkiye’nin , ekonomik ve sosyokültürel kalkınmasını sağlamak amacıyla; Devlet Planlama Teşkilatı adı altında , 1960 yılında kurulan bu kuruluş ,hükümete danışmanlık yapmak üzere yapılandırılmıştır.Hükümetin amaçları doğrultusunda yaptığı çalışmaları ve kuruluşunda ki tarihsel periyotları ana başlıklar altında incelemek istersek ; kurumun 1960 öncesi ve sonrası durumu ,görevleri birimleri ve her beş yılda bir hazırladığı (1-9 )yıllık kalkınma planlamaları olarak adlandırabiliriz.

Birinci dünya savaşından sonra Türkiye’yi genel bir bakış açısıyla incelememiz gerekirse; Osmanlı devletinin bıraktığı borçları ve sorunları devralan alan Türkiye, o yıllardaki ekonomisini tarıma dayandırmaktaydı. Kişi basına düşen gelirin yetersiz olduğu ülkede, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirebilmek için devletin özel sektöre, sermaye açısından teşvik edici bir rol oynaması gerektiği inancı hakim olmuştur. 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde alınan karara göre özel sektörün maddi olanaklarının yetersiz kaldığı anlarda ,devletin bu tür işletmelere maddi kaynak sağlaması gerektiği kararı alınmış ve cumhuriyetin ilk yıllından 1933 yılına kadar liberal bir ekonomik politika izlenmiştir.Fakat 1929 yılında patlak veren ve tüm gelişmiş dünya ülkelerini etkileyen ekonomik kriz, toparlanmakta zorluk çeken Türkiye’yi bir kez daha dara sokmuştur.

O yıllara kadar benimsenen Keynesgilci ekonomik politika krizle beraber bir yıkıma uğramış ve Türkiye’nin de dahil olduğu bir çok ülke ekonomi politikalarını değiştirme yoluna doğru gitmiştir. Böylelikle, cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan politikaların bir bölümü değiştirilmek istenmiş ve 1932 -1960 yılları arasında karma ekonomi politikası benimsenmiştir. Devletin kamuya müdahalesinin artmasıyla birlikte, sermaye sıkıntısı çeken özel sektöre sanayileşme politikası uygulayan devlet , o yıllarda hükümetin yatırım harcamalarının düzene sokulmasına yönelik planlar yapmıştır. Şakir Kesebir Planı, İsmet İnönü Programı, 1933-1937 ve 1938-1942 Sanayi Planlarına paralel Meslek Eğitimi Planları, Şevket Süreyya Planı gibi planlar bu dönemde uygulanmış planlamalardır. Fakat bu programların , belirli bir uzman kuruluş tarafından yapılmamasından ve ülke ekonomisinin genel sorunlarına değinilmemesinden dolayı ,ekonomiye tam anlamıyla yararlı olduğu söylenemez.

“ Birinci beş yıllık sanayileşme planı” nın yapılmasıyla daha net bir planlamaya kavuşan Türkiye ,bu planlamada ; yerli malı ham madde üretimine önem vermiş ve "ithal ikamesi" kavramı devlet eliyle destek görmüştür. Bununla birlikte, devlet demir yollarının ve deniz yollarının geliştirilmesi ve devlet kaynaklarıyla yatırımların yapılması gibi maddeler planlama içerisinde belirtilmiştir. Bu planlama “İkinci beş yıllık planlama” çalışması kadar, kamu yatırımlarına genel bir perspektifte bakmamasına karşın , planlamanın Türkiye adına yararlarını düşünürsek ; Sümerbank ve Etibank gibi önemli iki bankayı ve yirmiye yakın fabrikayı ülkemize kazandırmıştır.

İkinci beş yıllık plan, 1938 yılında yürürlüğe konulmak istenmiş fakat , ikinci dünya savaşının etkileriyle uygulamaya konulamamıştır. Bu planlamayı içerik olarak incelediğimizde; "madenler planı " nı ilk gündeme getiren ve sonraki yıllarda Ereğli Demir Çelik fabrikası’nın kurulmasında payı olan bu uygulama, ilk planlamada da olduğu gibi birçok kamu kuruluşunun kurulmasına fikir kaynaklığı etmiştir.

Türkiye, 1950 yılından sonra ekonomi politikasını kısmen değiştirmiş ve özel kuruluşlarda, devletin etkisinin daraltılmasını öngörmüştür. "Liberal ekonomi" adı altında şekillenen bu politikayla ülke içerisindeki alt yapı çalışmalarına (ulaştırma, sulama tarım ) önem verilmiş ve böylelikle , piyasa ekonomisi gelişmiş ve güçlenmiştir. Fakat devlet kaynaklarının kontrolsüz kullanması, her yıl dış açıkların doğmasına neden olmuş ve dış yardımların sürdürülebilmesi için, Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı bir istikrar programının uygulanılması gerektiğini öne sürmüştür. 4 Ağustos 1958 yılında yürürlüğe giren programda , para arzını kontrol altına alabilmek için devalüasyon yapılmak zorunda kalınmış. [1]

1960’dan sonra ise istikrarlı bir ekonomik politikanın izlenebilmesi ve ülkenin kalkınabilmesi için bu tür planlamaların yapılması gerekildiğine dikkat çekilmiş ve bu doğrultuda çalışmalar yapılabilmesi için 30 eylül 1960 tarihinde ,devlet planlama teşkilatı adı altında , bir kurum kurulmuştur. 1961 anayasasında da adından söz edilen bu kurum ; başbakanlığa bağlanmış ve devlet adına alınan , kalkınma planlamalarının istikrarlı ve demokratik bir şekilde sürdürülebilmesi için kurumun gerekliliğine ve önemine dikkat çekmiştir. Ülkenin son yasası olan ve 1982 yılında çıkarılan yasada ise ; ekonomik kalkınma planlamalarının devlet tarafından bizzat yapılması hükmüne bağlanmış ve bugünkü halini almıştır. [2]

Tarihsel sürecini ele aldığımız bu kurumun, görevlerinden bahsetmemiz gerekirse;

1-İlk olarak, bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının arasındaki ; iktisadi , sosyal ve kültürel koordinasyonu sağlamak ve devletin almış olduğu ekonomik kararlarda etkin bir rol oynamaktır.
2-Bir kamu kuruluşu olarak, hükümetler adına yapmış olduğu kalkınma programları için önerilerde bulunmak,
3-Ülkenin doğal kaynaklarını tespit etmek ve ulaşılmak istenen milli hedeflerin yapılandırılması için kalkınma planlamaları hazırlamak.
4-Yerli kaynaklar dışında ,uluslararası kuruluşlarla da ilişkiler kurarak , hükümetlerin alacağı kararları ve stratejileri geliştirmek.
5-Devletin uygulamış olduğu kalkınma planlarının ve yıllık programlamaların uygulamasını hazırlamak, izlemek kontrol etmek ve gerektiğinde üzerinde değişiklik yapmak için önerilerde bulunmak.
6-Maliye, iç ve dış ticaret ilişkilerinin, yıllık planlamalarla paralel olmasını sağlamak. Yurt genelindeki ,tüm sektörler(özel-kamu) için gelişme programı hazırlamak.
7-Ülke içerisindeki , az gelişmiş bölgelerin ve yörelerin gelişmesini sağlayacak programlar hazırlamak ve hükümete tekliflerde bulunup gelişmeleri takip etmek.
8-Kamu kuruluşu dışında; ülke içerisindeki özel kuruluşların aktivitelerini, plan ve programlar dahilinde düzenlemek ve bu konuda hükümete önerilerde bulunmak.
9-Yıllık programlarda alınan hedeflerin, maliye ve dış ticaret politikalarıyla uyum içinde sürdürülmesinde hükümete müşavirlik yapmaktır.[3]

Genel olarak görevlerini saydığımız Devlet Planlama Teşkilatı’nın sekiz ana birimini ve bu birimlerin görevlerini saymamız gerekirse , alt başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz;

A-Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü;
Bu birimin görevi; yıllık kalkınma planlarının oluşturulmasına yardımcı olmak, konjonktürel değişimleri izlemek ve planlamaların makro dengelerini oluşturmaktır. Ayrıca, banka, mali piyasalar ve para politikalarında olan değişiklikleri incelemek , bu konuda araştırmalarını sürdürmek ve bu araştırmaları değerlendirip hükümete önerilerde bulunmaktır. Son olarak, uluslararası kurum ve kuruluşlarla irtibata geçip ülkeyi gerekli konularda planlama teşkilatı adı altında temsil etmektir.

B-İktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü:
Bu birim ,yıllık kalkınma planında yer alan iktisadi sektörlerin koordinasyonunda etkin bir rol oynar. Ayrıca, ekonomi ve para politikalarıyla ilgili tüm sektörlerde projeler geliştirir ve bu projelerin değerlendirmesini yapıp takibini sağlar.

C-Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü:
Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün de görevi ; ülke ekonomisi ve dünyada var olan ekonomiler üzerinde yerel ve uluslararası stratejiler hazırlamak. Endüstri, teknoloji ve çevre konularında araştırmalar yaparak bu araştırmaları hükümete sunmaktır. Diğer bir taraftan görevlerini incelediğimiz bu birim, geliştirdiği makro modeller ile ekonomik kalkınmadaki alternatif çözümlemeleri tahmin eder ve bu alandaki birliği sağlar..

D-Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü:
Bu birimin görevi ise ,ülke içerisinde yer alan sosyal sektörlerle ilgili araştırmalar yapmak ve bu araştırmaları projeler haline getirmektir. Kamu yararı ve sosyal sektörlerle ilgili stratejiler geliştirip bu stratejileri takip etmek ve gerektiğinde öneriler sunmak da bu birimin görevleri arasındadır. Diğer bir taraftan, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ilgili görüşlerini bildirip özel ve kamu kuruluşları arasındaki birliği sağlamak ve ortaya çıkan sorunların çözümü için bu kurumların yöneticileriyle iletişim kurmak görevlerindendir.

E- Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü: Bu birimin görevi , makro araştırmalardan daha çok mikro araştırmalar yapıp stratejiler geliştirmektedir.Örneğin: il, ilçe kasaba ve köy bazında ,araştırma ve planlamalar yapıp bu planlamaları kalkınma planında belirtmek ve mikro bazda veriler ve öneriler göstermektir. Bunun dışında küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin ekonomik ve sosyal bazda ortaya çıkmış sorunlarına eğilmek ve bu sorunlara geliştirdiği stratejilerle çözüm bulmaktır.

F-Avrupa Birliği ile İlişkiler Genel Müdürlüğü:
Avrupa Birliği ile ilişkilerde hükümetin ihtiyaç duyduğu ve gerektiği konularda (sosyal,kültürel,hukuki,iktisadi ) araştırmalar yapmak ve oluşturulan amaç ve politikalarda inceleme yapmaktır.

G-Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğü:
Diğer ülkelerle yapılan ikili ve daha çok yapılanmış olan ekonomik ilişkileri, yıllık kalkınma planında belirtmek, ekonomik bazda gelişmiş ülkelerden daha çok , gelişmekte olan ülkelere ekonomik bazda teknik yardım sağlamak ve özellikle islam birliğinde yer almış devletlerin ülkemizde ve diğer ülkelerde geliştirmiş olduğu ekonomik faliyetlere sekreterya görevlisi olarak hizmet verip koordine etmektir.

H-Yönetim Bilgi Merkezi Daire Başkanlığı:
Devlet planlama teşkilatının bu son biriminin görevi, Müsteşarlıkça düzenlenmektedir. Kalkınma planlarında gerekli olan sosyal kültürel ve ekonomik konularda birimlere, ulusal ve uluslararası kuruluşlardan bilgi toplamak ve bu bilgileri arşivlemek görevleri arasındadır. Ayrıca planlamanın oluşturulması esnasında kullanılan bilgisayar sistemlerinde gereken uygulamaları emin etmek ve bu sorunları çözümlemek bu birimin görevidir.[4]

Son bölümümüz olan devlet planlama teşkilatının her beş yılda bir oluşturduğu kalkınma planlamalarını incelemek istersek;

Birinci Kalkınma Planı (1963-1967)

Türkiye’nin genel anlamda kabul edilen ilk kalkınma planında ; % 7‘lik bir büyüme hedef alınmış ve ulus gelirinin büyük bir kısmının yatırımlara aktarılması amaçlanmıştır. Tasarrufun öneminin vurgulandığı bu programda , gelir farklılığını azaltıcı yönde çalışmalar yapılmış ve tüketimleri azaltarak, ülkenin üretici bir hale gelmesi hedeflenmiştir. Öte yandan, yatırımlar konusundaki çalışmalar tarım ile sanayinin paralel büyümesi olarak açıklanmıştır.

Gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çeken planlama, adaletsizliğin giderilmesi için dağılımdaki farkları azaltacak adil bir düzenleme için önerilerde bulunmuştur. Planlamanın diğer hedefleri arasında ürün çeşitliliğini arttırmak ve ihracatı hızlandırılmaktır.

Öte yandan, o dönemde yüksek olan nüfus artış hızını azaltmak , eğitim alanında kalifiyeli elemanlar yetiştirmek ve yetişen bu elemanlara ekonomik ve sosyal açıdan fırsat eşitliği sağlamak yine amaçlanan maddeler arasındadır. Üretimdeki diğer maddelerden birisi ise ; her mamulün ülkemizde üretilmesinden çok ,dış ülkelerde üretilen ürünlerin, ülke içindeki üretilen aynı üründen daha ucuz olması koşulu ,ithalat yapılmasını sakıncalı göstermemiştir.

İkinci Kalkınma Planı (1967-1972)

İkinci kalkınma planının , birinci kalkınma planından farkı ; ülkenin varolan tüm sektörleri için kalkınma planlamasının yapılmasıdır. Planda ,milli gelirin % 7 artması ve 5 yıl sonunda ise % 40’lık bir büyüme hedeflendiği belirtilmiştir.Yapılacak yatırımların her yıl %14 artırılması amaçlanırken Türkiye ekonomisinin dış kaynaklara bağlılığının azaltabileceği düşünülmüştür. Milli kaynaklarımızın kusursuz kullanımıyla, tarımda sanayi bazında büyümeye geçiş yapılabileceği belirtilmiştir. Sanayinin, gayri safi milli hasılasındaki yeri %16.3’ den %20.5 ‘e çıkarılması hedef görülürken, kalifiye eleman yetiştirilerek birçok sektörde nitelikli işçi açığının önüne geçilmesi kararlaştırılmıştır.

Öte yandan kişi başına düşen milli gelirin artırılması amaçlanmış ve bu rakamın 2.600 TL den 3.200 TL ye çıkarılmasının gerekliliğine vurgu yapılmıştır. Üretimin ihracat ağırlıklı yapılması ve dünyadaki gelişen yeni teknolojinin Türkiye’ye getirilmesi hedeflenmiş ve yapılacak üretimin dünyadaki pazar fiyatı ile farklı olmaması gerektiği amaçlanmıştır. Eğitim alanında ise yetişen bireylerin tümünün, üretime katkı sağlayabilmesi için devlet tarafından bir ortam oluşturulmasının ekonomiye büyük yarar sağlayacağı belirtilmiştir.

Üçüncü Kalkınma Planı ( 1973 1977 )

Önceki iki kalkınma planında, büyüme ve gelişme hedeflerine tam anlamıyla ulaşılamaması, sanayi alanındaki büyümenin yakalanamaması ve öte yandan Avrupa Ekonomik Topluluğuna girilememesi nedeniyle bu planlanmada değişiklik yapılması gereği zorunlu hale gelmiştir. Bu sebeple yeni bir yol haritası çizilmiş ve gayri safı milli hasılanın yılda % 9 ‘a artırılması hedeflenmiştir. Ayrıca , sanayinin ülke ekonomisindeki yerinin artırılması kararı alınarak bu oranın % 23 ‘den % 40’a çıkarılması gerektiği amaçlanmıştır.

Tarım sektörünün ülke ekonomisindeki yerinin % 28’den % 10’a düşürülmesi gerektiğinin belirtilmesiyle birlikte , sanayi sektöründeki büyümenin ve çalışan işçilerin ülkedeki oranının% 11’den %22’ ye çıkarılması hedeflenmiştir .Aynıca , tarım sektöründe çalışan insanların sayısının azaltılması ve bu oranının % 66’dan % 22’ye düşürülmesi amaçlanmıştır.

Ülkenin tarım ülkesi olmaktan çıkarılıp, sanayi ülkesi olması hedeflenirken, ülkede her konuda ve sektörde reformlar yapılması vurgulanmıştır. Bu alanlar arasında; petrol, tarım, eğitim, sanayi ve hukuk olduğu belirtilirken bu alanlar için çeşitli büyüme hedefleri oranları verilmiştir.Tarım alanında % 4.5’lik büyüme hedeflenirken sanayi alanında % 11.5-12.5’lik büyüme hedeflenmiştir. Öte yandan her yıl sanayi sektöründe yapılacak yatırımların % 18 büyümesi kaydetmesinin sağlanabilmesi için tasarrufun şart olduğu belirtilmiştir. Bu tasarruf oranının % 13 olması gerektiği ayrıca kaydedilmiştir.

Dördüncü Kalkınma Planı ( 1979- 1983)

Dördüncü Kalkınma planı, ülkedeki büyüme hızının düşmüş olduğu ve ekonomik açıkların arttığı bir ortamda hazırlanmıştır. Amaç her zamanki gibi ,Türkiye’yi içinde bulunduğu darboğazdan çıkarmak olmuş ve sanayideki büyümenin , ağır sanayi seviyesine gelebilmesi amacı sürekli yinelenmiştir.

Türkiye’nin var olan dış borç açıklarının giderilebilmesi için; Birincil olarak, milli kaynaklar kullanılarak, ülkenin içinde bulunduğu enerji sektöründeki darboğazın üstesinden gelinmesi düşünülmüş ve ekonominin de etkilendiği altyapı sorunlarının aşılması gerekliliği vurgulanmıştır.

Türkiye ekonomisinin bağımlılığını engellemek amacıyla, uygulamaları çok parçalı dengelere dayandırmak hedeflenmiştir. Teknoloji konusunda Türkiye’nin dış pazarla yarışabilmesi için yeni modellerin takip edilmesi ve yeni teknolojilerin kullanılması amaçlanmıştır . Bu planlamada yıllık % 7.4 ‘lük büyüme hedeflenmiş ve bunun la birlikte, gayri safi yurt içi hasılanın % 7.6’ya çıkarılması amaçlanmıştır. Farklı bir açıdan ise, elektronik, elektrik ve kimyasal maddelerin üretimlerinin, dış pazara satılması, uygulanması amaçlanan maddeler arasında belirtilmiştir. Modern tarıma geçilmesi, üretim ve verimliliğin artırılması gerekliliğini planlama teşkilatı tarafınca ayrıca öngörmüş ve öte yandan üretimde tasarrufa çok dikkat çekilerek , verimliliğin sanayide artırılması amaçlanmıştır. Pazar anlamında ise, çok yönlü pazar politikasına geçilmesi savunulmuş bunun yanında kaynakların dağıtılmasında yeni bir mekanizma kurulması ve bu mekanizmanın aktif olabilmesi için gerekli ortamın oluşturulması öngörülmüştür.

Beşinci Kalkınma Planı ( 1985- 1989 )

Bu planlamanın hazırlanmasında ki gecikme sebebiyle, planlama yürürlüğe geç konulmuştur. Planlamada amaçlanan konuları sıralamamız gerekirse ; istihdamın artırılması, gelir dağılımında yeni düzenlemeler yapılması, sanayi sektörünün üretim alanındaki oranının artırılması ve aynı zamanda sosyal yapının güçlendirilmesi belirtilen maddeler arasındadır. Bu kalkınma planında da istikrarın vurgusu yapılmış ve eğer istikrar yakalanabilirse, büyüme ve enflasyonun kontrol altına alınılabileceği tezi savunulmuştur. Ayrıca, ihracata teşvik edilmiş ve ithalatın koruma oranın ,basamak basamak azaltılması amaçlanmıştır. Bunun dışında ,dış ödeme gücünün artırılmasın gerektiği söylenirken, dış pazardan kredi bulmanın lüzumluluğu savunulmuştur.

AET ile olan ilişkilerin tekrardan gözden geçirilmesi ve dış pazara entegre olunabilmesi için yeniden düzenlemelerin yapılması fikri öne sürülmüştür. Tasarrufun bu dönemde de kusursuz işlenmesinin gerekliliği savunulmuş ve üreten , istihdam sağlayan bir ekonomin ancak Türkiye’ye yararlı olabileceği belirtilmiştir . Gelir politikasında ise, gelir farklılığını azaltmak amaçlanmıştır ve ayrıca yerel yönetimlerin etki alanların artırılması kararlaştırılmıştır.

Altıncı Kalkınma Planı ( 1990-1994 )

Bu süreçte amaçlanan; dengeli bir kalkınma dönemi içinde, gelir farlılıklarındaki adil olmayan farkıları azaltmak, bölgeler arasındaki gelişmişlik düzeyinin birbirine yakın hale getirmek ve işsizlik sorununu aşılmaktı. Büyümek ve halkın refah artışını sağlamak için istikrarın hem ekonomik hem de siyasi alanlarda oluşturulması hedeflenirken. Enflasyon ile savaşta çözüm olarak; arz talep eğrisindeki talebi sabit tutarak, arzı arttırmaktı böylelikle enflasyon artışının azalmasına yol açılacak ve uluslararası pazara dahil olabilecek bir ekonomik sistem kurulacaktı.

Bunun dışında , milli kaynakların en yüksek fayda da kullanılması , üretimde verimliliği arttıracaktı ve özel yatırımcılara teşvik artırılarak, pazardaki mamul çeşitliğinin artırılması yönünde çalışmalar yapılacaktı. Ayrıca tarım sektöründe modern tarım ve makineleşme hızlandırılacak , madencilikte ise, kömür ucuz maliyette çıkarılacak ve ihracatının yapılması için faaliyetlere girişilecekti. Üretim ve imalatta ihracata dayalı ve dış pazarlarda rekabet gücüne sahip olması için çalışılacaktı . Hedefte bulunan üretimler ,ülke içindeki tasarruflardan ve Türkiye içi kaynaklardan karşılanacaktı. Ayrıca yıllık tasarruf oranı bu planda %10.6 olarak kararlaştırılmış iken özel sektörde bu oran % 11.6 olarak belirlenmiştir. Fakat 89 yılı 5. Planlamasından farklı olarak bu oran azaltılmış ve kamu sektöründeki yüzde 26’ya , özel sektörde ise yüzde ise 30.6 ‘ ya getirilmiştir.

Yedinci Kalkınma Planı (1996- 2000)

Türkiye Gümrük Birliği’ne girmesi ile yeni bir yol haritası izlemesinin gerektiğine bu planla inanmıştır. Liberal ekonomiye daha da entegre olması gerektiği düşünmüş ve yerli yabancı yatırımları artırma, teknoloji ve bilim duruşunu değiştirme kararları alınmıştır. Eğitim, teknolojik altyapı ,bilgi birikiminin artırılması ve sanayide yeni bir yol çizilmesi gerekliliği belirtilmiş ve ayrıca ,kurumlardaki yapılanmalarda reform yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Kamunun daha iyi finanse edilmesi ve öte yandan özelleştirmeye ivme kazandırılarak, devletin artık, üretim alanından çekilmesi planlamamalar arasındaydı. Böylelikle, devletin piyasalara etkisi azaltılacak ve istikrarlı bir büyüme ortamı oluşturulması çalışmaları başlatılacaktı. Planlamalara göre ; GSYİH her yıl % 5- 6,6 ve GSMH ise % 5,5- 7,1 arttırılacaktı. Ayrıca 1995 yılında 65 milyon olan GSMH 2000 yılında 79,1- 85 milyon Türk lirası seviyesine gelmesi hedeflenecekti. Enflasyon ve özelleştirme sayesinde oluşacak olumlu gelişmeler ile birlikte faiz ödemelerindeki oran GSMH’ nin büyümesiyle birlikte düşecekti. Bu dönemde de tasarruflar öncelikli hedefler durumundaydı ve 1995’te tasarruf açığı %7,6 iken 2000 bu oranın % 3,7- 4,2 boyutunda oluşulacağı umulmaktaydı. Öte yandan sabit sermayenin yatırımlarında artış olması beklenmekte ve bu oranın % 8,7- 12,2 düzeyinde artması hedeflenmekteydi.

Sekizinci Kalkınma Planı ( 2001-2005 )

Bu kalkınma planı uzun sürecek bir maratonun başlangıcıydı ve bunun adına” Uzun Vadeli Strateji” denildi. Hedef; cumhuriyetin 100ncü yılında “güçlü dünya ülkesi “ ve Gayri Safi Milli Hasıla yönünden dünya ekonomilerinin ilk 10’u arasında girmekti. 8nci kalkınma planında öncelikli hedeflerden birisi; toplum refahını ve yaşam standartlarını yükseltmekdi. Alım gücü arttırılacaktı ve bununla beraber dünyaya daha da entegre olmuş bir ülke durumuna gelinecekti. Dünya pastasından daha çok pay alan bir Türkiye için düğmeye basılmalıydı.

Plan içerisinde araştırma-geliştirme (ar-ge)’ nin bütçesi artırılacaktı ve ayrıca sanayi ve hizmet sektörünün gelişmesi ve daha da büyümesi hedefler arasındaydı. Avrupa Birliği paraleli içerisinde ülke politikası belirlenecekti ve Kopenhag Kriterlerinin uygulanması amaçlanacaktı. Öte yandan uluslararası örgütler ile daha iyi ilişkiler kurulması kararlaştırılmıştı. Bu doğrultuda amaçları uygulamak için Devlet Planlama Teşkilatı bir “Ulusal Program” uygulamaya getirilecekti. Ekonomik açıdan ise enflasyon sorununu giderici önlemler alınacaktı. 2003 yılından sonra da ise fiyat istikrarı öncelikli bir hedef haline getirilerek bu doğrultuda bir para politikası oluşturulacaktı. Böylelikle ‘’Maastricht Kriterlerine ‘’de uyum sağlanmış olacaktı. Yıllık büyüme hızı ise % 6.5 olarak hedeflenmişti. Bu dönemde kalite yükselişiyle, ihracatta rekabet lehimize şekil alacak, dünyadaki ticaretten daha fazla pay alınacaktı. Böylelikle ihracatta artış yaşanacaktı. İthalat konusunda ise haksız rekabetin önüne geçilecek uluslararası normlar içerisinde düzenlemeler yapılacaktı. Ayrıca özelleştirmeler yapılarak devletin gerçek görevlerine ağırlık vermesi sağlanacak ve özelleştirme yapılamayacak olan kamu kuruluşlarının daha verimli çalışması amaçlanacaktı.

Öte yandan 8 yıllık zorun eğitimin 12 yıla çıkarılması için çalışmalara ağırlık verilecek ve çalışmalar Avrupa Birliği düzeyinde olacaktı. Uluslararası Çalışma örgütü kurallarına harfiyen uyulacak ve standartları bu kuruluşların standartları ile aynı ölçü durumuna getirilecekti. Bu planlamada ayrıca tarım sektöründe , modern tarım tekniklerine geçilmesi hedeflenmişti ve bununla birlikte kaliteli tohum kullanımı yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Enerji sektöründe ise devlet ile özel kurumların birlikte çalışabileceği bir yapılanma oluşturmaya karar verilmiştir.

Dokuzuncu Kalkınma Planı ( 2007-2013 )

Bu kalkınma planında, tutarlı , gerçekçi ve gerçekleşmesi mümkün olan öncelikler dikkate alınmıştır.Bu planda, insan odaklı bir yönetim düşüncesi en önemli amaçlardan birisidir. Planlama, devletin mamul üretme durumunu ortadan kaldırarak ,bu sayede , devletin politika oluşturma, düzenleme ve denetleme görevlerini daha da sağlam hale getirilmesini amaçlamıştır .

Yapılacak uygulamalar halka yakın kurumlarca uygulanacak ve politikalar oluşturulurken devletin mali durumu da gözden geçirilecekti. Yapılması gereken ve önemlilik derecesine ağırlık verilerek buna göre kanunlar çıkarılacak ve uygulanacaktı. İstihdamın artırılması, rekabet edebilir bir piyasanın oluşturması, bölgelerin gelişmesini destekleyici kararların alınması, kamu kurum ve kuruluşlarının verimliliğinin artırılması ve kalitesinin yükseltilmesi gene bu planda hedeflenmiştir. Böylelikle AB standartlarına uygun kurum ve kuruluşların ortaya çıkacağı amaçlanmıştır.

Bu kalkınma planının en önemli amaçlarından biri ise ; eksikliği görülen sektörlerin gelişmesini sağlamak ve dönem sonunda AB kriterlerine uygun, uyum sürecini tamamlamış bir ülke durumuna Türkiye’yi getirmektir.[5][6]

KAYNAKÇA
Devlet Planlama Teşkilatı Resmi web sitesi: tarihçe 1960 öncesi. http://www.dpt.gov.tr/Portal.aspx?PortalRef=3
Devlet planlama Teşkilatı Resmi web sitesi :tarihçe 1960 sonrası. http://www.dpt.gov.tr/Portal.aspx?PortalRef=3 Devlet Planlama Teşkilatı Resmi web sitesi: Görevleri ve birimleri. http://www.dpt.gov.tr/Portal.aspx?PortalRef=3 http://mevzuat.dpt.gov.tr/khk/540/

Devlet Planlama Teşkilatı Resmi sitesi :kalkınma planlamaları: http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan.asp | |
|Tarih Anlayışının Gelişmesinde Kalkınma Plânlarının Rolü (1963-2000) , Yrd Doç. Dr. Kemal Koçak: |
|http://www.os-ar.com/modules.php?name=News&file=article&sid=240330 |
| |
| |

Marmara üniversitesi bilimsel makaleler websitesi: kalkınma planlamaları
http://ekulup.marmara.edu.tr/makaleler-bilimsel-Tezler-akademik-yazilar-f145/5-yillik-kalkinma-planlari-t2482.html

Similar Documents

Free Essay

Economy

...problems on Wall Street versus the problems on Main Street. As we're finding out from the postings, we all hail from different areas in the United States and internationally. Do you think we're all experiencing the same economic challenges or do you think different local economies are experiencing different challenges? Provide some examples to support your answer. In my opinion I think we’re all experiencing the same economic challenges to include different local economies. From a military point of view we too are experience an economic challenge. With the drawdown of forces in Iraq and eventually Afghanistan (to be determined) the military will have to cut down the forces to help reduce Defense spending. And if anyone can remember the Desert Storm/Shield conflict the military was nearly cut in half after it. As for the rest of America it seems as though the days of spending unreservedly are over with. With the recession affecting everyone people are now out of jobs and small businesses are out of work and trying desperately to keep themselves a float. This can especially be seen in the housing market where you have big name cities at an all time high foreclosure rate. In the end I believed the economy became what it is today due to our frugal lifestyle. I admit I was the same way but in the end it caught us all by surprise and now we have to figure out how to fix it and hopefully regain some or all the jobs lost by everyone...

Words: 284 - Pages: 2

Free Essay

Economy

...An economy (Greek οίκος – "household" and νέμoμαι – "manage") is an area of the production, distribution or trade, and consumption of goods and services by different agents in a given geographical location. The economic agents can be individuals, businesses, organizations, or governments. Transactions occur when two parties agree to the value or price of the transacted good or service, commonly expressed in a certain currency. Economic activity is spurred by production which uses natural resources, labor, and capital. It has changed over time due to technology (automation, accelerator of process, reduction of cost functions), innovation (new products, services, processes, new markets, expands markets, diversification of markets, niche markets, increases revenue functions) such as that which produces intellectual property and changes in industrial relations (child labor being replaced with universal access to education). A given economy is the result of a set of processes that involves its culture, values, education, technological evolution, history, social organization, political structure and legal systems, as well as its geography, natural resource endowment, and ecology, as main factors. These factors give context, content, and set the conditions and parameters in which an economy functions. A market-based economy is where goods and services are produced and exchanged according to demand and supply between participants (economic agents) by barter or a medium of exchange...

Words: 363 - Pages: 2

Free Essay

Economy

...Kenya has a very diverse economy but it has been traditionally based on agriculture. Over the years the economy of this country has changed with new ideas being out into action, new and profitable companies from abroad investing in Kenya, and new companies joining the stock exchange. The economy is divided up into three sectors that include the primary sector, secondary sector, and tertiary sector. All of these specific sectors have significant value on the economy with each sector bringing in profits. Although during the past decades the growth of industry and tourism has decreased agriculture's dominance, but farming activity still accounts for the major part of the country's economy. The country is still able to export tea, coffee, flowers and vegetables. Both, tea and coffee exports have brought a large share of foreign exchange earnings. The economy used to rely on tourists, attracted by Kenya’s abundant wildlife and beaches. The companies in the country are privately owned and also publicly owned. The private sector does a lot to make the economy grow and also improve them. While public companies also add value to the economy. But government owned companies do not play a huge role in supporting the economy as corruption is a rising problem in the country. To remove this, the government is planning to privatize most government owned companies, to increase efficiency. The tourism sector in the country is doing well as Kenya is a tourist destination. Many tourists come...

Words: 305 - Pages: 2

Premium Essay

Economy

...Strategies for Reviving the Japanese Economy Introduction 1. Assessment of the Current Economy The Japanese economy has begun to show some signs of change as the effects of recent large-scale economic packages have gradually helped to stop the severe economic downturn. But despite this progress, private demand as a whole remains stagnant. Therefore, the economic prospects for self-supported recovery are still uncertain once the economic effects of the last packages have phased out. The fundamental problems pertinent to the weak economy are twofold. First, the true adjustment of the burst of the bubble economy is still insufficient. Second, against the background of the sharp decline in the number of births and the rapid aging of the population, the pace of which has not been experienced in other industrialized nations, the "Japanese system"--the engine of the country's astonishing high growth in the postwar era--has turned problematic with regard to economic growth. First, fears about employment prospects, future pension plans, and the sharp rise in government deficits are obviously restraining an economic turnaround. These fears are attributable to eroding sustainability in the Japanese-style wage and employment systems and the generous social security system. To cope with the situation, provisions of renewed safety nets are urgently needed. Furthermore, the rising fiscal deficits are restraining economic upturn by making people serious about future tax hikes...

Words: 2068 - Pages: 9

Premium Essay

Economy

...co1 Introduction: The Sixteen-Page Economic History of the World He may therefore be justly numbered among the benefactors of mankind, who contracts the great rules of life into short sentences, that may be easily impressed on the memory, and taught by frequent recollection to recur habitually to the mind. —Samuel Johnson, Rambler No. 175 (November 19, 1751) The basic outline of world economic history is surprisingly simple. Indeed it can be summarized in one diagram: figure 1.1. Before 1800 income per person—the food, clothing, heat, light, and housing available per head—varied across societies and epochs. But there was no upward trend. A simple but powerful mechanism explained in this book, the Malthusian Trap, ensured that short term gains in income through technological advances were inevitably lost through population growth. Thus the average person in the world of 1800 was no better off than the average person of 100,000 BC. Indeed in 1800 the bulk of the world population was poorer than their remote ancestors. The lucky denizens of wealthy societies such as eighteenth-century England or the Netherlands managed a material lifestyle equivalent to that of the Stone Age. But the vast swath of humanity in East and South Asia, particularly in China and Japan, eked out a living under conditions probably significantly poorer than those of cavemen. The quality of life also failed to improve on any other observable dimension. Life expectancy was no higher in 1800 than for hunter-gatherers:...

Words: 5709 - Pages: 23

Free Essay

Economy

...Economics Discussion how a Epidemic can affect a country's economy The countries involved in an epidemic will immediately suffer in a population crisis where the average age of mortality decreases. More children will be born dead or carrying the TB at a very early stage. Countries that were mentioned in the context are most of them developing countries for instance India, Indonesia and South Africa. Poor average education and high unemployment are huge percent numbers in these countries and a epidemic could cause even more problems with the labor in a country if adults are dying. Result of these problems will eventually lead to a non-consumed agricultural resources since the eventual transmission of knowledge will fail in shortage of both labor and competent people. A starvation will break out due the shortage of food. The development of social and economical aspects will also decrease or stop completely. Progresses involving better healthcare and greater survival number of babies will suffer also suffer from epidemics. Possibilities of helping people will also become completely removed because of the shortage of competent staff and economical issues. The level of education will also decrease due the financial problems, schools will shut down and bad teacher salaries will not attract as many students becoming teachers because of the tough education. Regular working man and women will also have to quite their jobs to take care of their sick/infected relatives...

Words: 299 - Pages: 2

Free Essay

Nicaraguan Economy

...one of trying to find crops that could be exported: an aim that was first realized in the late nineteenth century with the planting of coffee in the highlands. In more recent history, the economy grew rapidly in the 1950s and 1960s as Nicaragua converted its best lands into fields of cotton and cane, or pastures for beef cattle. As the fastest growing Central American economy at this time, by the turn of the 1970s it was also the region’s most prosperous economy. But the political and social context was one of great inequality between the landowners and those running the import-export houses that supported the agricultural export industry on the one hand, and the majority of the population who subsisted on small-holdings or were plain landless, in both cases often dependent on the seasonal earnings from working on the export crops harvests. The excesses of the dictatorial Somoza regime eventually provoked rebellion and in 1979 a radical alternative took power, the Sandinistas. Although committed to equality and redistribution, the attempt to control the key points in the economy and to intervene strongly in markets led to perverse incentives and resource miss-allocation: as US opposition escalated to the point of funding the Contra, and government spending on defense rose in response, the economy all but collapsed in chaos and hyperinflation. After 10 years of outrageous struggle, peace was signed from both antagonist political factions and a new coalition...

Words: 1670 - Pages: 7

Free Essay

British Economy

...approach. There is clear evidence of British economic decline from 1951-1990, but to claim that it was utter decline is really a pessimistic front. Reasons to disagree: - Period from 1951 to 1973 saw an “age of affluence”, with a genuine post-war boom; Britain’s economy grew around 40% during 1951 to 1964 - Living standards rose steadily until 1973, with low unemployment rates; with a wider sense that Britain was becoming more prosperous and equal. Harold Macmillan captured this in 1957, when he declared that “Britain had never had it so good”; it also highlighted increased consumerism due to greater accessibility to consumer goods throughout the era - Arguments of “relative decline” are unfair and misleading; nations such as Japan and Germany were utterly destroyed after WW2, so it only makes sense for their nations to advance rapidly as they could start from scratch - Arguments of a lack of policy and initiative are misleading. Macmillan tried to gain some coherence by setting up the national economic development council (NEDC). Wilson also set up the department for economic affairs (DEA) that launched an ambitious national economic plan. Heath also was a strong technocrat and had clear policies of an economy based on the “social market”, claims that he was a “proto-Thatcherite” are simply wrong - Thatcher, for all her...

Words: 1171 - Pages: 5

Premium Essay

Economy Theory

...Richard Cantillon’s Essai sur la Nature du Commerce en Général Translated by Chantal Saucier Edited by Mark Thornton 4 An Essay on Economic Theory © 2010 by the Ludwig von Mises Institute and published under the Creative Commons Attribution License 3.0. http://creativecommons.org/licenses/by/3.0/ Ludwig von Mises Institute 518 West Magnolia Avenue Auburn, Alabama 36832 mises.org ISBN: 978-1-61016-001-8 Foreword Robert F. Hébert Following a century of neglect, William Stanley Jevons, in the first blush of discovery, proclaimed Cantillon’s Essai, “the cradle of political economy.” Subsequent growth and development of economic thought has not really alerted us to the subtleties of this succinct appraisal. A cradle holds new life; and there can be little doubt that the Essai added new life to the organizing principles of economics. But “political economy” does not accurately describe the subject Cantillon addressed. Indeed, he scrupulously avoided political issues in order to concentrate on the mechanics of eighteenth-century economic life. When confronted by “extraneous” factors, such as politics, Cantillon insisted that such considerations be put aside, “so as not to complicate our subject,” he said, thus invoking a kind of ceteris paribus assumption before it became fashionable in economics to do so. This is merely one way in which Cantillon was ahead of his time. He preceded Adam Smith by a generation. Both writers made important foundational...

Words: 66839 - Pages: 268

Free Essay

The Economy of Ukraine and Ukraine in the Global Economy

...The economy of Ukraine and Ukraine in the global economy Petrusha Helena Ukraine’s economy has a great potential to perform successful in the world. It can be characterized by such strong sides: - well educated labour force, - large domestic market, - well developed industrial base, - access to a variety of resources, including some of Europe’s best best agriculture land, significant coal and some oil and gas reserves, - strategic location connecting Europe, Russia and Asian markets. Nevertheless, Ukraine ended up among the least successful transition economies. The reasons for such a poor performance are different, but we should emphasize on the weaknesses deriving from overcentralised command economy during the Soviet period. I’d like to draw your attention to the Ukraine economy past in order to understand its current situation. Large and often inefficient state-owned factories, enterprises and collective farms wasted resources and emphasized quantity over quality. Prices were fixed and consumer goods were often in short supply. Excessive spending on the military hurt the civilian economy. For the last decades Ukraine is moving to market economy, where the forces of supply and demand and private ownership guide the allocation of resources. The transition to market economy is politically and socially difficult because of experience of rising inflation, unemployment and economic uncertainty before the long term benefits of market economy. The next point of this...

Words: 658 - Pages: 3

Premium Essay

Economies of Scale

...ECONOMICS OF SCALE Name Institution Economics of scale Introduction Economies of scale is the cost advantages by enterprises due to size, input, or scale of operation with cost per unit decreasing with increasing scale as fixed costs are spread out more to units of output (Thatcher, 2009). The reason why some regions are more developed than other regions economically is because they produce their goods more efficiently and hence bringing more profit than competitor's regions. Since economies of scale lay it main focus on having an efficient production this shapes the economic development of regions. This paper is about economies of scale it describes how economies of scale shape the economic development of regions through description of different types of economies of scale and examples of countries and regions around the global (Stamp, 2009). Structure Definition Economies of scale is the cost advantages by enterprises due to size, input, or scale of operation, with cost per unit decreasing with increasing scale as fixed costs are spread out more to units of output. Economies of scale are known to improve with growing firms, therefore; it can be said that the economies of scale are directly proportional to the size of the firm (Stamp, 2009). From a simple firm which produces exercise books, the firm uses £200 to produce 10 exercise books meaning the average cost is £20 if the firm produces 40 exercise books the average cost is £12.The difference here is brought by...

Words: 2595 - Pages: 11

Premium Essay

The Global Economy

...GLOBAL ECONOMY FEATURES OF THE GLOBAL ECONOMY Nature of the global economy and globalisation The global economy/world economy consists of all the countries of the world that contribute to gross world product through the production of goods and services. It is often discussed in relation to the increased integration of economies. Gross world product (GWP)/world GDP is the sum of the total output of goods and services by all economies over a given period of time. It is measured at purchasing power parities (PPP) which adjust exchange rates to equalise the price of identical goods and services across economies. Globalisation is the increasing integration of countries and their economies, resulting in the increased impact of international influences on all aspects of life and economic activity. The economic indicators of globalisation include: * international trade flows * international investment and transfers of technology * international finance * international labour markets Trade: * Greater growth but with greater volatility than GWP * Growth of world trade has been around twice growth of real GWP since the 1970s, but contractions in the growth of world trade have also been more severe (World Economic Outlook, IMF, 2009) * Greater growth in developing and emerging economies * Exports from developing and emerging economies grew 9.8% from 2002 to 2008 cf. 5.2% growth in developed economies ...

Words: 306 - Pages: 2

Premium Essay

Transition Economies

...Transition Economies Problems: 1) All transition economies experience falling output i.e. shrinking economies. 2) Corruption increases as government and institutions collapse creating a judicial vacuum. 3) Lack of legal institutions causes problems in settling and collection of taxes thus not allowing creation of companies to replace government run enterprises. 4) Lack of financial institutions (banks) and capital markets often means that good businesses collapse due to lack of loan able funds and start up companies could not get initial loans. 5) This problem was exaggerated by people simply being unaccustomed to a market economy with ensuing competition. 6) High inflation rates resulting from prices being set free which helped cause falling exchange rates. The net effect was redistribution of incomes at best – and at worst obliteration of years of savings. Those with fixed incomes suffered, e.g. pensioners. 7) Party officials enriched themselves with cowboy capitalism. This led to unequal distribution of income n the economy. 8) Increasing inflation led to fall in exchange rates. These two combined made the currency worthless creating a decline in trade. 9) Barter economies started which was a wasteful and time consuming method when applied to a larger portion of the economy. 10) Illegal gains, high inflation and increasing worthless currencies led to capital fights i.e. money was sent to other countries. This also led to economies lacking...

Words: 253 - Pages: 2

Premium Essay

The Us Economy

...The US Economy Clark University The US Economy Like any economy, the United States experiences growth, contraction, and periods of increased volatility throughout any given time period. This analysis seeks to provide a concise report of the current state of the US economy based on the latest data metrics provided in the reports published by the Wall Street Journal. The following information delves into the quantitative and qualitative aspects of the economy’s growth and employment, consumer activity, inflation, housing construction and sales, and international trade. The first metric to be examined is more than likely the one that the average citizen thinks of when thinking about the current state of the economy: Unemployment. It affects virtually every metric from the Gross Domestic Product (GDP) to the Consumer Price Index (CPI). The long term figures by the Bureau of Labor Statistics noted in Appendix A display that the unemployment rate has been on the decline for a significant period of time, and furthermore, is expected to close the 2015 year at a rate of 5%, with the potential to plummet further to 4.6%. The decline appears significant, especially considering the Labor Force experienced growth. Secondly, the GDP should be taken into consideration, as it’s one of the most useful statistics when looking at the health of an economy. The GDP for October is 18 trillion dollars, down from 18.01 trillion in September. As explained in the textbook...

Words: 711 - Pages: 3

Premium Essay

World Economy

...There are two main theories that dominate our world economy- capitalism and socialism. Reviewing the approaches these theories take to operating shows stark contrasts. While each system is founded on their own belief structure, they do borrow ideas from each other. Each party has been critical of the other for taking advantage of their own people. Taken in simple terms there are three main ideas that are the foundation of each system- ownership, pricing, and profitability. In a capitalist economy businesses are owned by individual people, while in a socialist economy businesses are owned by the public, read government. Socialist economies determine the prices of goods and services through a central committee and capitalists believe that supply and demand should drive the market. Some might describe a primary difference of these systems as capitalism is a “for profit” venture while socialism is a “not for profit” concept. Both economic theories have received criticism from their detractors. Capitalism is criticized for creating income inequalities that keep the poor, poor. In this system, the wealthiest individuals dominate the means of production and benefit exclusively from the profits of those ventures. Socialism limits people’s freedoms to choose where they live, work and even the way they are educated. With a system that is based on limited choices, and profitability seen as criminal, critics believe that socialists will find it difficult to keep up with the competition...

Words: 410 - Pages: 2