Free Essay

Mudurnu

In:

Submitted By Ammca
Words 1905
Pages 8
Hahahahahah ı was joke
«Bilimin, bu hem fikirsel, hem de pratik zenginliğin gelişimi, içinde insanın üretim güçlerinin, yani zenginliğin gelişmesinin meydana çıktığı yanlardan, biçimlerden yalnızca biridir.» Başlangıçta insanın pratik faaliyetleriyle sarmaşmış olan teorik faaliyet, bedensel çalışma ile zihinsel çalışmanın birbirinden ayrılmasından sonra, toplumsal işbölümünün özel bir alanı olup çıkmış, -özellikle kapitalizmin ilerlemesiyle- büyük bir gelişim göstermiş ve sosyalist toplumda daha kapsamlı, özgül bir yer kazanmıştır.
Bedensel çalışma ile zihinsel çalışma arasındaki karşıtlık, uzlaşmaz çelişkiler taşıyan sınıflı toplumlarda, bilimin emekçi kitlelerden kopmasına yol açar ve egemen sınıfların elinde, sömürüyü yaygınlaştıran ve sınıf egemenliğini pekiştiren bir araç olur. Kapitalist toplumda, işçilerin, maddi üretim sürecinin teorik öğeleriyle (bilim) bağları kopmuştur ve bu öğeler, onların sömürüsünü artıran ve sınıf tahakkümüne elveren, onlara yabancı bir güç biçiminde ortaya çıkar.
Çalışma ile bilimin böylece birbirinden koparılıp uzlaşmaz bir şekilde karşı karşıya gelmesi, ancak sosyalist toplumda üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin son bulmasıyla ortadan kalkar. Sosyalist toplumda bir yandan çalışma ile bilim, öbür yandan teorik ve pratik faaliyet ile bilim gitgide birbirine yakınlaşır ve aralarındaki uzlaşmazlık son bulur ve bilim, işçi sınıfının çalışmasında üretkenliğini artıran, bireyleri geliştiren ve sosyalist toplumun planlı olarak kurulmasını sağlayan bir manivela haline gelir.
Teorik faaliyetin, insan faaliyetinin diğer özel biçimlerine kıyasla en önemli farkı, genel çalışma (genel verilere dayalı bir çalışma) olmasıdır. Bu özelliğiyle de, diğer çalışma biçimlerinden ayrılır. «Her bilimsel çalışma, her keşif, her icat, genel çalışmadır. Bu çalışma kısmen, yaşayanlarla yapılan kooperasyonla, kısmen de, daha öncekilerin çalışmalarından yararlanılmasıyla koşullanmıştır. » (Marks)
Genel çalışma, nesnel gerçeğe ilişkin bilgilerin üretilmesine ve yeniden üretilmesine, aktarılmasına ve uygulanmasına yönelik olarak, insanın genel üretim gücünü yükselttiği halde, çalışmanın özel diğer biçimleri, somut toplumsal gereksinimleri maddi mal üretimiyle karşılamayı hedef tutarlar. Teorik faaliyet, hem insan deneyimlerinin, hem de üretilen genel bilgilerin toplamıdır bu nedenle bilim, «genel tarihsel gelişimin soyut beşinci özünün(-^ Beşinci Öz) üretimidir» (Marks).
Teorik faaliyetin bir ürünü olan bilim, nesnel gerçeğin özelliklerinin, yapılarının ve tabi oldukları yasal düzenliliklerin nispeten aslına-uygun birer yansısını oluşturan, özel tarzda düzenlenmiş olan ve gittikçe gelişen bir bilgiler sistemidir. Bu bakımdan, bilim, toplumsal yaşamın fikir dünyasının bir parçasıdır ve özel bir toplumsal bilinç biçimi oluşturur. Bu bilinç biçimi, nesnel gerçeğin asli, zorunlu ve genel ilişkilerini, güvenilir ampirik ve teorik bilgiler halinde, aslına az çok uygunluk içinde ve nesnel olarak yansıttığı için, diğer bilinç biçimlerinden ayrılır.
Bu teorik ve ampirik bilgiler, kendi başlarına, amaçlı eylemin dayanağı ve yönlendiricisi olabilir. Bilim, yöntemli olarak kazanılmış ve sistemli olarak düzenlenmiş genel-bilgidir. Bilim, nesnelerin, süreçlerin, vb. yalnızca bir betimlemesini değil, aynı zamanda bu nesnelerin vb. tabi oldukları yasal düzenliliklerin bilinmesine dayanan -doğanın ve toplumun dönüştürülmesine egemenlik altına alınması doğrultusunda bilimsel tahminleri ve yasal düzenliliklerin bu bilgisi tarafından yönlendirilen amaçlı, pratik faaliyetleri olanaklı kılan- bir açıklama’ yı da kapsar. Gelişmiş her bilimin kendi aralarında birbirine sıkıca bağlı dört öğesi bulunur:
1) Deneyimden, gözlemden ve deneyden çıkan sonuçların betimlenmesi olan ampirik bilgiler
2) Yasa önermeleri ve varsayımlar gibi, teorik önermeler biçiminde, belirli bir nesneye ilişkin teorik genel-bilgiler
3) Bir çok bilimin genel yöntemlerinden, tek tek bilimlerin kendilerine özgü yöntemlerine kadar uzanan, -genel diyalektik yöntemin öğelerini de kapsayan—yöntem ve usuller
4) Felsefi varsayımlar ve çıkarsamalar.
Her bilim, mevcut toplumda egemen olan sınıf ideolojisinin az çok etkisi ya da denetimi altındadır. Egemen sınıfların ideolojisi, toplum bilimlerinde -bu bilimler sınıf çıkarlarıyla sımsıkı bağlantılı olduğu için- olguların derlenmesinde ve yorumlanmasında, doğa bilimlerinde ise, özellikle bu bilimlerin felsefi dayanaklarında ve vargılarında kendini belli eder. Sınıf çıkarlarına yakından bağlı olmaları nedeniyle, toplum bilimleri, sınıfsal bir karakter taşıdıkları halde, doğa bilimlerinin ampirik ve teorik içerikleri -felsefi öğelerinin dışında, sınıfsal karakter taşımazlar.
İnsanın genel-bilgisinin tümü, her biri değişik konulara eğilen çeşitli bilimleri kapsayan, birkaç büyük kümeye ayrılır. Doğa bilimleri, bir doğa varlığı olan insan dahil olmak üzere, organik ve inorganik doğanın tüm bilimlerini kapsar. Bunların arasında astronomi, kimya, biyoloji, fizyoloji, doğa bilimsel-tıbbi antropoloji sayılabilir ki, bunlar da kendi aralarında birçok alt-bölüme ayrılırlar. Doğadaki nesnelerin ve süreçlerin asli, zorunlu ve genel özelliklerinin, yapılarının ve bağlanıldıklarının araştırılmasıyla ve özellikle doğa yasalarının öğrenilmesiyle bilim, sanayi ve tarım üretiminin artırılması, doğa güçlerinin insan amaçları doğrultusunda kullanılıp değerlendirilmesi için teorik dayanak sağlar.
Her ne kadar bilimlerin başlangıcı eskiçağlara kadar uzanırsa da, modern doğa bilimlerinin gelişmesi ve atılım yapması, kapitalist üretim tarzının doğmasıyla birlikte olanaklı olmuştur. «Yunanlıların dahiyane sezgileri ve Arapların tek tük, birbiriyle bağlantısız araştırmaları bir yana, kendisinden bilim olarak söz edilebilecek biricik bilim olan modern doğa bilimi, feodalizmi burjuvazi aracılığıyla yıkan o dev çağla birlikte başlar. »(Engels) Önce yeryüzü ve gökyüzü cisimlerinin mekaniği gelişti, derken fizik,kimya ve biyoloji bunları izledi. Ne var ki, bu tek tek bilim dalları, henüz birbirlerinden kopuk, sınırları nihai olarak belirlenmiş alanlar şeklinde görülüyordu bu da metafizik düşünme tarzının doğmasına yol açtı.
Ancak, 18. ve 19. yüzyıllarda bilim dalları arasındaki bağıntılar saptanmaya başlandı ve gelişme fikri yavaş yavaş yaygınlaşmaya yüz tuttu. Burada organik hücrenin bulunması, enerjinin sakinimi yasasının ve ilkesinin saptanması bu gelişmenin temel öğeleridirler. 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında fizikle birlikte (Kuantum teorisi, Rölativizm teorisi) başlayan ve bugüne kadar uzanıp doğa bilimlerinin tüm önemli alanlarına giren bilimsel bir devrim patlak verdi.
Toplum bilimleri, toplumun gelişmesi, toplumsal yaşam alanları ve toplumsal bir varlık olan insan hakkındaki tüm bilimleri kapsar. Toplum bilimleri, doğa bilimlerine paralel olarak gelişmediler. Gerçi daha ilkçağda, toplumsal süreçlerin bilimsel olarak araştırılmasına ve betimlenmesine ilişkin çabalara rastlanıyordu, -Rönesans’ tan itibaren toplumbilimlerinin bu alanında da gözle görülür atılımlar gerçekleşmişti- ama burjuvazinin teorisyenleri ve ideologları, toplumsal, sınıfsal bilgi engellerini aşamadıkları için, toplum bilimlerini yasaların bilinmesine dayalı olarak geliştirememekteydiler.
Bununla birlikte, tarih biliminde, ekonomi-politikte ve diğer birçok bilim dalında, Marks ve Engels’ e, işçi sınıfı açısından toplum bilimlerini yasalara dayalı birer bilim olarak temellendirme, böylece nitelik bakımından doğa bilimleriyle aynı düzeye yükseltme olanağı veren, çok değerli bir birikim sağlamışlardır. Toplum bilimlerinin gelişimi, Marksçılık-Leninciliğin genel teorik temeline dayanır ve işçi hareketinin devrimci sınıf savaşımıyla, özellikle de sosyalist toplumun ve komünist toplumun gelişmesiyle sıkı bir bağlantı içindedir. Bu bilimin tek tek dalları, toplumu bir bütün olarak ele alır ve onun yapısını, gelişme yasalarını ve gelişimini, ya da tek tek yaşam süreçlerini araştırır.
Marksçı Leninci felsefenin bir parçası olan maddeci toplum ve tarih teorisi, tüm toplumsal gelişmeyi araştırır ve bu nedenle daha özgül tüm toplum bilimlerinin teorik ve yöntemsel dayanağını oluşturur. Ekonomi-politik, devlet ve hukuk teorisi, dilbilimi, toplumbilim, toplumsal psikoloji vb. belirli toplumsal alanları araştırırlar tarih bilimi, insanlık tarihinin tüm akışını -evrensel tarihi- inceler ve onun işçi hareketleri tarihi, kültür tarihi, sanat tarihi, edebiyat tarihi gibi çeşitli kollarında insanlığın tarihsel gelişiminin tek tek yanlarını araştırır, dolayısıyla tarihteki önemli süreçleri, hareketleri inceler.
Toplum bilimlerinin ortaya koyduğu bilgiler, Marksçı-Leninci partinin politik iktidarı ele geçirme ve sosyalist toplumu ve komünist toplumu kurma savaşımında onun politikasının, stratejisinin ve taktiğinin dayanağını oluştururlar daha önce kendiliğinden, denetimsiz yürüyen insanlık tarihini, gittikçe artan ölçüde bilinçli ve planlı yönetme olanağını verirler. Günümüzde, bilimsel-teknik devrimle birlikte önemleri artan yeni bir bilim grubu, yani teknik bilimler gelişmektedir. Bu bilimler, tekniğin ve teknolojinin yasal düzenliliklerini, doğa güçlerinin ilkelerini ve bu güçlerin üretimde kullanılma olanaklarını araştırır ve modern tekniğin kurulması için gerekli teorik temelleri sağlarlar.
Teknik bilimler, doğa bilimlerinin ve toplum bilimlerinin bilgi verilerini, kendi amaçlarına uygun şekilde saptayıp değerlendirirler. Doğa bilimleri, toplum bilimleri ve teknik bilimler ayırımı mutlak değildir. Bir kere, tıpkı tıpta ve psikolojide olduğu gibi, hem toplum bilimi, hem de doğa bilimi olan bilim dalları vardır. İkincisi, bu ayırım ne doğa bilimi, ne toplum bilimi, ne de teknik bilimi oldukları halde, hem doğaya, hem tekniğe, hem de topluma uygulanabilen matematik, sibernetik, genel sistem teorisi vb. yapıya yönelik bilimleri kapsamaz.
Üçüncüsü, doğanın, toplumun ve düşünmenin tabi olduğu yasal düzenliliklerle uğraşan ve bilgi edinme sürecinin bütünü ile dünyanın insan tarafından dönüştürülmesi faaliyetini kendine konu edinen felsefeyi de göz önüne almaz. Bilimlerin oluşturduğu sistemin tümü sürekli bir gelişme içindedir bilgilerde gitgide bir farklılaşma belirmekte, her bilim birbirinden bağımsız bir dizi disiplinlere ayrılmaktadır eskiden bağımsız olan alanların birbirleriyle kaynaşmasından, birbirine komşu bilimlerin ortak alanlarında yeni bilimler doğmaktadır vb.
Bütün bu süreç, bilimlerin hem birbirlerinden gitgide farklılaşmaları, hem de gitgide bir bütünün parçaları haline gelmeleri gibi çelişkili bir süreç olarak değerlendirilebilir. Bilimlerin birbirleriyle sarmaşması gittikçe yoğunlaşmakta, bilimsel faaliyetler artan ölçüde birleştirilmekte ve bilimler, gitgide bir bütünlük içindeki toplumsal hedeflere ulaşmada etkili olmaktadır. Doğa bilimleri, teknik bilimler, toplum bilimleri ve özellikle Marksçı-Leninci felsefe, üretim güçlerini toplumsal ilerlemenin belirleyici manivelası olarak geliştirecek bir bütün oluştururlar gelişmiş sosyalist toplumda temel ilkelerin araştırılması, uygulamaya yönelik araştırmalar, tekniğin geliştirilmesi ve üretime uygulanması halkalarından oluşan zincir, gitgide, işte bu bütünün tamamlayıcı bir parçası haline gelir.
Bilimin toplumsal işlevi, insanlara, nesnel gerçeğin tabi olduğu yasal düzenlilikleri tanıtarak, kendi doğasal ve toplumsal varlık koşullarını daha iyi denetlemeleri ve egemenlik altına alabilmeleri için gerekli aracı sağlamak, böylece onların toplumsal yaşam süreçlerini bilinçli bir şekilde ve rasyonel olarak biçimlendirmelerine olanak vermektedir. Kapitalist toplumda, bilimin toplumsal işlevi, sermayenin kar emellerine boyun eğdiği, bu yüzden de emekçilerin sömürülmesine ve uzlaşmaz çelişkiler taşıyan, köhneleşmiş toplumun ömrünü uzatmaya yarayan bir araç haline geldiği için, bu işlev çarpılmış ve bozulmuştur. Bilimin toplumsal işlevi ancak komünist toplumda gelişebilir ve bu gelişme şu üç yönde olur:
1) Önce toplumda dolaysız bir üretim gücü haline gelir
2) Toplumsal üretim sürecinin bilinçli ve planlı olarak yönetimini sağlayan teorik araç haline gelir
3) Her yanıyla gelişmiş bireylerin yetiştirilmesinde ve eğitiminde bir araç haline gelir.
Bu işlevlerin birliğini sağlayan bilim, gelecekteki toplumsal gelişmenin belirleyici dayanaklarından biridir.
Bilim, üretimle gittikçe daha çok birleşir üretim, teknik düzeyde uygulanan bilim haline gelir ve bilim «üretimin anası» olur. Burada bilim üç bakımdan bir üretim gücü gibi etki yapar:
1) Bilgi, üretim araçlarında, üretim yöntemlerinde ve teknikte maddi bir güç haline gelir. Böylece maddi bir güç haline gelen toplumsal bilgi, üreticilerin, doğa güçlerini insanların amaçları doğrultusunda gittikçe daha geniş çapta harekete geçirmelerine olanak verir dolaysız bir üretim gücü haline gelen bilim, sınırsız olanaklara sahiptir sistemli olarak geliştirilip uygulamaya konması, çalışmanın üretkenliğini büyük ölçüde artırır, böylece toplumsal bakımdan gerekli çalışma süresinin köklü bir şekilde kısaltılmasını sağlar
2) Böylece bilim, bilinçli olarak biçimlendirilmiş sosyalist üretim ilişkileri, toplumsal işbölümü ve iş organizasyonu içinde maddileşerek, toplumun dolaysız bir üretim gücü haline gelir üretim koşullarının bilimsel yönden egemenlik altına alınması, yalnızca doğa güçleri için geçerli bir durum olmayıp, toplumsal çalışma sisteminin rasyonel olarak organizasyonuyla, toplumsal güçlere ve ilişkilere de uzanır. Bilimin dolaysız bir üretim gücüne dönüşmesi, hem doğa bilimleri, hem toplum bilimleri, hem de teknik bilimler için geçerli bir olgudur
3) Bilgi, üreticilerin yeteneklerinde maddileşerek onların genel üretim gücünü artırır ve kendisi de bir üretim gücü durumuna gelir. Bilimin dolaysız bir üretim gücüne dönüşmesi, daha kapitalist toplumda başlar, ancak sosyalist toplumda ve komünist toplumda tümüyle gerçekleşebilir çünkü bu aşamada « bilimin gitgide ilerleyen yeniden üretilme süreci karşısındaki tavrı, genişletilerek yeniden üretilmiş bilim karşısındaki tavrı gitgide bilimselleşir. » (Marks)
Gelişmiş sosyalist toplumda, bilim gittikçe artan bir önem kazanır ve kendisi de, bilinçli yönetime ve planlamaya uyarak toplumsal hedeflerden biri olur. Sosyalizmin demokratik karakterine uygun olarak bu yönetim ve planlama, çeşitli bilimsel araştırma araçları, kurumlar vb. aracılığıyla, toplumun yönetim organlarının, sosyalist devletin ve Marksçı-Leninci partinin ortak çalışmasıyla gerçekleşir burada Marksçı-Leninci parti, bilimin tüm gelişimini -toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi politik ve ideolojik bakımdan yönlendirir.
Marksçı-Leninci partinin bilim politikası, bilimin emekçi kitlelerinin refahını ve mutluluğunu sağlayacak şekilde geliştirilmesi için gerekli koşullan yaratmaya, bilimsel araştırmaları, toplumsal gereksinimlerin giderilmesini gerçekleştirecek şekilde yoğunlaştırmaya, bilimsel sonuçları derhal pratiğe uygulamaya ve bilimsel konularda diğer sosyalist ülkelerle, özellikle Sovyetler Birliği’ yle yakın bir işbirliği kurmaya gayret eder.
Sözlükte "bilim" ne demek?
1. Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim.
2. Matematik, geometri, gök bilimi ve tıp vb. bilgi dallarından her biri.
3. Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.

Similar Documents

Free Essay

Izmir, Turkey - the Pearl of the Aegean

...Izmir, Turkey – The Pearl of the Aegean Janet P. Santos Walden University August 16, 2014 Izmir became the third largest city in the country of Turkey, which is comparable in area to the state of Massachusetts and is approximately size as the state of Texas. During both, the Roman and Byzantine - Ottoman Periods in which Izmir was averted from adversary possession on September 9, 1922 during the War of Independence (Index Mundi. com, 2013). Turkey is located in the northeastern quadrant of the Mediterranean Sea and also in the Southeast portion of Europe in addition to the Southwest segment of Asia. It also touches to the North near the Black Sea, in addition to the West near the Aegean Sea. Turkey also neighbors countries such as Greece and Bulgaria, which borders to her west. Along the North and Northwest, and through the Black Sea she has the following countries bordering: Russia, Ukraine, and Romania. To the East she has the following countries bordering: Georgia, Armenia, Azerbaijan, and Iran. Finally to the South she has Syria and Iraq bordering her. Lastly, the following bodies of water divide her and they include: the Dardanelles, the Sea of Marmara, and the Bosporus (Index Mundi. com, 2013). Izmir, just like the entire country of Turkey, has many disadvantages primarily due to their geological weakness known as the Aegean plate boundaries (Komuscu, 1995). Turkey sits literally amid two massive tectonic plates. The Eurasia and The Africa/Arabia, which are...

Words: 4867 - Pages: 20