Free Essay

Economy

In:

Submitted By cgrkrcgln
Words 4269
Pages 18
EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

1973 Krizi: Arz Şoku Mu?
Düşen Kar Oranları Mı?

Ertan Ersoy *
İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, İstanbul/Türkiye.

Özet
1970’lerin başından itibaren özellikle ABD, Almanya ve Japonya başta olmak üzere erken kapitalist ülkelerde baş gösteren krize ilişkin tahlillerde ana akım iktisat yazınında kar oranları göz ardı edilmiştir. Söz konusu krizin nedeni olarak, paracılar tarafından yanlış para politikaları, arz yanlı iktisatçılar tarafından da aşırı vergi baskısı, yüksek reel ücretler ve arz şokları gösterilmiştir. Bu görüşler daha çok 1973’de OPEC’in ham petrol fiyatlarını önemli ölçüde artırması ve bunun yarattığı üretim maliyeti artışlarının enflasyonist etkileri ile eş zamanlı olarak ortaya çıktığı düşünülen üretim yavaşlaması dolayısıyla işsizlik oranlarındaki yükselişler, kısaca stagflâsyon kavramı ekseninde bir analitik çerçeveye yerleştirilmiştir. 1970’lerin başından itibaren ortaya çıkan bu gelişmeleri reddetmemekle beraber, biz bu çerçevede yapılan ana akım kriz tahlillerinin, kar oranlarının düşme eğilimi yasası başta olmak üzere kapitalizmin temel işleyiş yasalarını göz ardı ettiğini düşünüyoruz.
Bu perspektiften daha II. Dünya Savaşı sonrası genişleme döneminin başından itibaren söz konusu genişlemenin aynı zamanda bu genişleme dinamiklerini de tüketerek devam ettiğine vurgu yapmak gereklidir. Özellikle erken kapitalist ülkelerde gözlenen genel kar oranları düşüşü, 1960’ların ortalarından itibaren büyüme oranlarında ve sanayi üretiminde yavaşlamalara, sanayide kapasite kullanım oranlarının düşüşüne ve işsizlikteki yükselişlere yol açmıştır. Bu da geciktirilemez ve önüne geçilemez bir biçimde kapitalistler tarafından mevcut birikim modelinin gözden geçirilmesini ve üretim ilişkilerinin yeniden yapılandırılmasını gerektirmiştir.
Anahtar Kelimeler: Arz Şoku, Ekonomik Kriz, Stagflâsyon, Kar Oranları.
Jel Kodları: E22, E31, F21

İletişim: İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, İngilizce İktisat Bölümü, Beyazıt, İstanbul. Tel: 0212 440
00 00/11701. E.Posta: ertanersoy30@yahoo.com
*

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

1. Giriş
Erken Kapitalist ülkelerin çoğunda 1970’lerde baş gösteren yüksek işsizlik ile birlikte yüksek enflasyon yani stagflasyon, genellikle ana akım iktisat çevrelerinde keynesyen modele karşılık paracı yaklaşımı ve arz iktisadı yaklaşımını öne çıkarmıştır. Bu tahlillere 1980’lerin başından itibaren rasyonel beklentilerin eklenmesiyle de denge iktisadına geri dönülüp devlet müdahalesini tamamen dışlayan politikalar hem teorik hem de pratik olarak daha fazla benimsenir olmuştur. Bu kriz ders kitaplarında ise sadece büyük petrol üreticisi ülkelerin birleşerek 1960’ta kurdukları OPEC aracılığıyla 1973’de petrol arzını kısarak ham petrol fiyatlarını yükseltmelerine bağlanmaktadır.
Buna karşın daha 1960’ların ortalarından itibaren başta ABD olmak üzere erken kapitalist ülkelerin çoğunun II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında girmiş oldukları genişleme sürecinin sonuna geldiklerini gösteren veriler özellikle ekonomik büyümenin yavaşlaması, sanayi üretiminin düşmesi ve işsizlik oranlarındaki yükselişler ortaya çıkmaya başlamıştır. Söz konusu tıkanıklıklar kapitalistler açısından mevcut birikim modelini gözden geçirmeyi ve üretim ilişkilerinin yeniden yapılandırılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Dünya kapitalizminde 1970’lerden başlayarak günümüze kadar devam ede gelen yapısal dönüşümler örneğin finansal serbestleşme ya da finansal deregülasyon, uluslararası ticaretin olabildiğince serbestleştirilmesi, Fordist üretim tarzının terk edilerek
Post-fordist üretim tarzına geçiş, sabit kur rejimi yerine dalgalı kur rejimine geçiş gibi birçok değişimler bu temelde ele alınmalı ve elbette başka bir çalışmada daha detaylı incelenmelidir. Diğer taraftan ana akım iktisat yazınında göz ardı edilmiş olan kar oranlarındaki düşüşe ilişkin olarak radikal iktisat alanında yapılan analizlerde de kar oranlarının neden düştüğü konusunda fikir ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Çalışmamız bu tartışmaların detaylarına girmeden kapitalizminin 1970’lerde girdiği krizin Marksist bir analizini yapmaya özellikli olarak da krizin kar oranlarındaki düşüş ile bağlantısını Marksist bir temelde açıklamaya dayalı olacaktır.

2. Bir bütün olarak kapitalist üretim

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

Biz kapitalizmin krizini genel anlamda kapitalist üretim ve yeniden üretim sürecinin sağlığını kaybettiği koşullarda ekonomik ve politik ilişkilerinde ortaya çıkan aksamalar ve tıkanıklıklar olarak tanımlayabiliriz. Bu bağlamda kapitalist üretim biçimine içkin olan ve kapitalist üretim ilişkilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte işlemeye başlayan kapitalizmin temel işleyiş yasaları krizlerin gerçek nedenleri olarak değerlendirilebilir.
Sınıflı bir toplum olarak örgütlenmiş olan kapitalist üretim biçimi bu toplumsal yapısı ve üretim ilişkileri ile birlikte bir bütündür. Üretim ve yeniden üretim olmaksızın ayakta kalamayacak olan bu sistemde kapitalistlerle kapitalistler arasında kapitalistler ve emekçiler arasında hatta emekçiler ile emekçiler arasında sürekli ve amansız bir mücadelenin olması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak krizleri de yaratmaktadır. Kapitalist üretimin temel güdüsü karlılıktır ve birikimin sürekliliği aynı zamanda birikimin olanaklarını da tüketen bir süreçtir. Yani sermayenin kendisi sermaye birikiminin önünde engeldir. Kapitalistler arası rekabet daha fazla pazar payı elde etme mücadelesi olarak gerçekleşir ve burada temel rekabet aracı üretim maliyetlerinin düşürülmesiyle mümkün olan fiyat rekabetidir. Bu rekabet son tahlilde tüm kapitalistlerin üretimin mekanizasyonu yoluyla veya başka bölgelerden ucuz emek gücü ithali ya da üretimi emek gücünün daha ucuz olduğu bölgelere kaydırmaları suretiyle emekçiler ile kapitalistler arasındaki bir mücadeleye evrilir. Ayrıca daha zayıf kapitalistlerin alt edilmesiyle de sürekli bir tekelleşme süreci yaşanır.
Tüm bu süreç içinde emekçilerin de sendikalar vb. örgütlenmelerle kapitalistlere karşı direnişleri ve bu mücadelede nesnel durumun gerektirdiği öznel duruşu sergilemeleri kaçınılmazdır. Fakat bu mücadele sürecinde gerçekleştirdikleri reel ücret yükselişleri ve çalışma saatlerinin kısaltılması biçimindeki kazanımlar kar oranlarının düşmesine katkıda bulunmalarına karşın bunu tamamen açıklayamaz. Tekelleşme ve sınıf mücadelesinin keskinleşmesi kapitalist üretim biçiminin temel yasalarının işlemesinin sadece sonuçlarıdır ve bu temel işleyiş yasalarının yerine konulamazlar. Bir bütün olarak kapitalist üretim sürecinde sermayenin organik bileşiminin sürekli olarak yükselmesi kar oranlarının düşme eğiliminin başat nedenidir.

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

Bütün toplumlarda üretim süreci toplumsal olarak ihtiyaç duyulan metaların yeterli miktarlarda üretilebilmesi için üretici güçleri farklı oranlarda farklı metaların üretimine koşmuştur. Bir değer üretimi süreci olan kapitalist üretim aynı zamanda artık değer üretimini de temel güdüsü olan karın kaynağı olarak gerçekleştirir. Yani artık değer sadece kapitalistlerin tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için el koydukları bir değer bölümü değil aynı zamanda kapitalist sermaye birikiminin de temel kaynağıdır.
Kapitalist üretim, artık değerin dağıtıma tabi tutulduğu belirli bir mekanizmayı da içinde barındırırken, bu mekanizma toplam artık değerin sürekli olarak yükseltilmesini de zorunlu kılar. Bu süreçte üretimin mekanizasyonu ve kapitalizasyonu üretilen her birim metanın değerine içerilmiş olan değişmeyen sermayenin değişen sermayeye oranla giderek artmasına yani sermayenin organik bileşiminin sürekli olarak yükselmesine yani kar oranlarının düşmesine neden olur. Yani bireysel kapitalistler için iyi olan tüm bir kapitalist üretim biçimi için kötü olur.

Kapitalist ekonomilerin dinamiklerini anlamak ve krizlerin nedenlerini ortaya koymak için kar oranlarının anahtar olduğuna kuşku yoktur. Bu perspektiften erken kapitalist ülkelerin büyük bölümünde 1960’larda ve 1970’lerde gözlenen belirgin yavaşlamalar ve 1970’lerde ortaya çıkan stagflâsyonun da nedeni uzun dönemde düşen kar oranlarıdır. Bu nedenle kar oranlarının uzun dönemde düşmesinin nedenlerini Marx’ın oluşturduğu analitik çerçevede tartışmak yerinde olacaktır.

3. Kapitalist üretim ve kar oranlarının düşme eğilimi
Marx metayı kullanım değeri ve değişim değeri içeren ve bu nedenle de değerli nesne olarak tanımladıktan sonra kapitalist basit meta üretimini ve bunun analizini yapmıştır. Bu analizde en yüksek soyutlama düzeyinde meta üretimini değer yaratma süreci olarak nitelemiş, üretilen metanın değerini (W) iki bileşene ayırarak birini değişmeyen sermaye (C) diğerini de katma değer (L) olarak adlandırmıştır. Bunlardan değişmeyen sermaye (C) metaya üretim araçlarından aktarılmış olan değer, katma değer (L) ise emek sürecinde metaya katılan değer olarak sınıflandırılabilir. Ayrıca değişmeyen sermaye (C) aynı zamanda hem makineler hem de ham maddeyi temsil etmektedir. Kapitalist üretim sürecinde emekçilerin emek gücü kapitalistler tarafından satın alınmasına karşın emek

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

zamanı veya emek yoğunluğu ve ücretler, emek ve sermaye arasında siyasal mücadele içinde belirlenir. Kapitalist, emek gücünü işgünü biriminden kiralar fakat bu işgününün uzunluğu, emek sürecinin yoğunluğu veya ücret düzeyi kapitalistin el koyduğu artık değerin
(S) miktarını belirler. Bir başka anlatımla üretim sürecinde harcanan toplam emek zamanını ikiye ayırır ve emeğin kendini yeniden üretmesi için gereken emek zamanına (V) ve geriye kalana da artık değer (S) dersek, emek gücünün metaya kattığı değer ile (L) emekçinin ücret olarak payına düşen değer (değişen sermaye V) arasındaki fark artık değeri (S) oluşturur.
Buradan artık değeri şöyle formüle edebiliriz:
S = (C+L) – (C+V)
S = (L-V)
Artık değer oranı S/V ise artık değerin değişen sermayeye oranı olurken, kar oranı da, artık değerin toplam sermayeye oranı olarak şöyle ifade edilebilir:
S/(C+V) = (S/V): [(C/V)+1]
Burada hemen şunu vurgulayalım ki diğer tüm değişkenler sabitken artık değer oranı ne kadar yüksek olursa kar oranı da o kadar yüksek olur. Yukarıdaki eşitlikten anlaşılacağı gibi kar oranı S, V ve C değişkenlerinin aldıkları değerler tarafından belirlenmektedir. Bu değişkenlerin değerleri ise paranın değerine (bu Marx’ın analizinde mal para sisteminden dolayı sabit varsayılmıştır), sermayenin devir sayısına, emek verimliliğine, çalışma gününün uzunluğuna veya emek yoğunluğuna ve son olarak da ücret seviyesine bağlı olarak değişir. Bunlardan paranın değeri sabit varsayıldığından burada değerlendirme dışı bırakıyoruz ama bu özellikle ülkeler arası karşılaştırma yaparken önem kazanmaktadır.
Sermayenin devir sayısı değişmeyen sermayeyi (C) makine kullanımı ve hammadde kullanımı olarak ikiye ayırırsak önem kazanmaktadır. Emek verimliliğinin kar oranlarına etkisi pozitiftir yani bir bireysel kapitalist, emek verimliliğini ortalama toplumsal verimliliğin üzerine çıkartırsa söz konusu kapitalistin ürettiği metanın maliyeti ortalama toplumsal maliyetin altına düşer ve bu kapitalist, fiyat düzeyi değişmemek koşuluyla ortalamanın üzerinde bir kar elde eder. Çalışma gününün uzunluğu veya emek

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

yoğunluğunun kar oranları üzerinde pozitif etkisi olmasına karşın ücret seviyesinin kar oranları üzerine negatif etkisi vardır.
Bireysel kapitalistler pazardaki rakiplerine karşı maliyet avantajı elde edip fiyat rekabeti yapabilmek için yukarıdaki kar oranı eşitliğindeki artık değer oranını (S/V) sürekli olarak yükseltmek çabası içinde olacaklar ve bu da üretim sürecinin mekanizasyonunu beraberinde getirecektir. Bireysel kapitalistler üretim teknolojisini yükselterek ve bu sayede emek verimliliğini artırarak yaratılan daha fazla değerin nispi olarak daha az bir bölümünü ücret olarak (V) ödeyip daha fazla bir bölümüne artık değer (S) olarak el koyma olanağına sahip olacaklardır. Bu da artık değer oranının (S/V) yükselmesini yani kar oranının yükselmesini sağlayacaktır. Fakat burada bir paradoks ortaya çıkacaktır ve bu da son tahlilde kar oranının düşmesine neden olacaktır. Çünkü üretimin mekanizasyonu aynı zamanda tüm bir kapitalist ekonomi için birim meta içinde ölü emeğin (C) payını canlı emek (V) aleyhine artıracaktır. Yani aynı zamanda sermayenin organik bileşimi de tüm bir kapitalist ekonomi için (C/V) yükselecektir.
Üretimin giderek daha fazla mekanize olmasıyla beraber sermayenin organik bileşimi (C/V) yükselirken sermayenin hem değer bileşimi hem de teknik bileşimi yükselecektir. Değer bileşimindeki yükselme kar oranlarını düşürürken teknik bileşimdeki yükselme artık değer oranını (S/V) yükselterek kar oranlarını yükseltecektir. Fakat son tahlilde değer bileşiminin kar oranlarına olan negatif etkisi teknik bileşimin pozitif etkisinden daha büyük olacağından ortalama kar oranları söz konusu sektör ve daha genel düzeyde de söz konusu ülke için giderek düşecektir (Marx, 1977, Cilt. I. s. 575). Shaikh
(1986) sermayenin organik bileşimi yükselirken teknik bileşiminin de yükselmesine yani artık değer oranının da (S/V) yükselmesine rağmen genel kar oranının düşme eğilimi içinde olduğunu yetkin bir şekilde göstermiştir. 1
Yukarıda ortaya konulan teorik çerçeve Marx’ın yaptığı analizlerin kısmi bir özeti sayılabilir. Konumuz açısından önemli olabilecek, değerlerden fiyatlara geçiş yani
“dönüşüm problemi”, sektör içi fiyat oluşumu, sektörler arası kar oranlarının eşitlenmesi,

Detaylı bir gösterim için Shaikh’in 1986’da yayınlanmış olan “Organic Composition of Capital” başlıklı ve
1992’de yayınlanmış olan “The Falling Rate of Profit and Long Waves in Accumulation: Theory and
Evidence” başlıklı makalelerine bakılabilir.
1

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

değer transferi mekanizması, sermayenin devir hızını değiştiren etkenler gibi konu başlıkları bu çalışmanın sınırlarını aşacağından buraya dahil edilmemiştir.

4. 1970’lerin krizini açıklamaya yönelik yaklaşımlar
1970’lerin krizinin tahlilinde ana akım iktisat yazınındaki analizlerde kar oranlarının rolü neredeyse tamamen göz ardı edilmiştir. Ana akım kriz analizleri üzerinden paracılar keynesyen politikaların terk edilmesini ve para arzının kontrol altına alınmasını önerirken arz iktisatçıları reel ücretleri ve vergilerin düşürülmesini önermişlerdir. Fakat bu çerçevede alınan ve günümüzde neo-liberal olarak adlandırılan bu önlemler 1970’lerin krizini sadece ertelemiş ve dünya kapitalizminin 2008’de çok daha derin bir krize sürüklenmesine engel olamamıştır. 1960’ların ortalarından itibaren erken kapitalist ülkelerde ortaya çıkan büyüme oranlarındaki düşüş, sanayi üretiminin gerilemeye başlaması, işsizlik ve enflasyon oranlarındaki artışlar

radikal

akademik

çevrelerde

küresel

finans

sistemi

olan

Bretton&Woods Sistemi’nin çökeceği, dahası bütün bir kapitalist sermaye birikimi sistemin çökeceğine ilişkin tartışmaları da beraberinde getirmiştir (Shaikh, 1999, s.103). Radikal iktisat yazınındaki tartışmalar savaş sonrası genişlemenin dinamiklerinin neler olduğu ve bunu izleyen daralmaya neyin neden olduğu ekseninde gelişmiştir.
Radikal iktisat yazınında ortaya çıkan bu çalışmalar kar oranlarının düşme eğilimi odaklı olup

bu

düşüşün

nedenine

ilişkin

değerlendirmeleriyle

birbirlerinden

ayrılmaktadırlar. Söz konusu olgu ekseninde gelişen tartışmalar ve farklılıklar günümüzde de kriz analizlerinde teorik düzeyde sürmektedir. Uzun dönem kar oranlının düşmesi temelli açıklamalar, bu olguyu ulusal ve uluslararası rekabetin aşırılığına, sınıf mücadelesi ve ücret artışlarına, teknolojik sınırlılıklar ve verimlilik azalışlarına indirgeyen yaklaşımlar olarak sıralanabilir. Bu bağlamda sınıf mücadelesi ve reel ücret artışlarına vurgu yapan yaklaşım kar oranlarının düşmesini, söz konusu genişleme döneminin getirdiği düşük işsizlik oranları nedeniyle emekçilerin pazarlık güçlerinin artması ayrıca işçi sınıfı ve sendikaların militanlık düzeyinin yüksekliği ve bu nedenlerden dolayı reel ücretlerde ciddi yükselişler olması

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

temelinde açıklamaktadır. Yani bu yaklaşıma göre krizlerin sebebi yükselen işçi sınıfı mücadelesidir ve kar oranlarını düşüren etken sermayenin organik bileşiminin yükselmesi değil, işçi sınıfı mücadelesinin reel ücretleri artırıcı sonuçlarıdır.
Kuşkusuz reel ücret artışlarının yukarıda ifade ettiğimiz gibi kar oranlarında olumsuz etkisi vardır. Fakat söz konusu dönemde kar oranlarının düşmesine reel ücret artışlarının neden olmadığını artık değer oranının (S/V) seyrinden anlayabiliriz. Reel ücret artışlarından kaynaklı bir kar oranı azalışı olması için S/V orantısının reel ücretlere denk gelen V’nin artışı nedeniyle düşmesi gerekirdi. Şekil 1’de görüldüğü gibi artık değer oranı
ABD için 1948–1988 döneminde genel bir yükseliş trendine sahiptir. Söz konusu dönemi alt dönemlere ayırdığımızda 1948–1963 alt döneminde bir yükseliş, 1964–1973 alt döneminde düşüş gözlenmektedir. Alt dönemlerdeki bu artış ve azalışları daha çok kapasite kullanım oranlarındaki değişimlere bağlayabiliriz (Shaikh, 1999, s. 113).
Şekil 1: Artık değer oranları ve kar ücret oranları (ABD).

Kaynak: Shaikh ve Tonak 1994, s. 123.

Şekil 2’de ABD için kapasite kullanım oranları Shaikh (1999)’in hesaplamasıyla
UMH ile Federal Reserve Board’un hesaplamasıyla da UFRB ile gösterilmiştir. Her iki gösterimin de bize ifade ettiği, 1947–1965 döneminde yükselmiş olan kapasite kullanım oranlarının 1965–1978 arasında düşme eğiliminde olduğudur. Kapasite kullanım oranları

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

1978’den itibaren ücret seviyelerinin düşmeye başlamasıyla yükselme eğilimine girmiştir.
Dolayısıyla kar oranlarının düşüşünü reel ücret artışları temelinde açıklayan yaklaşımlar geçersizdir. Şekil 2. İmalat sanayi kapasite kullanım oranları. (ABD, 1947–1995)

Kaynak: Shaikh (1999, s. 141)

Krizleri reel ücretlerdeki artışla açıklayan görüşler ışığında 1970’lerin ortalarından itibaren kapitalistler reel ücretleri hem doğrudan baskılayarak hem de parasal ücret artışlarının üzerinde fiyat artışlarıyla düşük tutma gayreti içine girmişlerdir. Örneğin ABD de ortalama reel ücretler 70-80’ler boyunca %20 azalmıştır. Bu, Şekil 1’de görüleceği üzere özellikle 1980’ler dönemi için daha belirgin bir artık değer oranı (S/V) yükselişine neden olmuştur. Buna rağmen kar oranları savaş sonrasındaki yüksek seviyesine hiçbir zaman ulaşamamıştır. (Moseley, 1999, s.132)
Söz konusu dönemde kar oranlarının düşmesini ulusal ve uluslararası rekabetin aşırılığına dayandıran yaklaşım, önceleri tekel konumuna sahip ABD’li kapitalistlerin daha sonraları Alman ve Japon kapitalistlerinin rakip olarak ortaya çıkması sonucu bu konumunu koruyamamasına bağlamaktadır. Bu yaklaşıma göre tekel fiyatları ve tekel karlarının uyardığı yatırımlar nedeniyle ortaya çıkan arz fazlaları özellikle ABD kaynaklı malların fiyatlarının düşmesine ve bu da ABD imalat sanayi sektöründe ortalama kar oranlarının

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

düşmesine neden olmuştur. Bu süreç ilkin tüm ABD ekonomisinin daha sonra da tüm erken kapitalist ülkelerin yavaşlamasına neden olmuştur.
Robert Brenner (1998) tarafından geliştirilen ve radikal ekonomi yazınında çokça eleştiri almış olan yoğun rekabete dayalı yaklaşım çerçevesinde erken kapitalist ülkelerin genelindeki kar oranlarındaki düşüş ve yatırımların azalışı sonucu büyümenin yavaşlamasının kaynağı olarak ABD imalat sanayi gösterilir. Brenner’e göre 1960’ların ortalarından itibaren dünya pazarlarına Alman ve Japon mallarının da çıkması ve rekabet etmeye başlaması imalat sanayi mallarında arz fazlası yaratmış ve bu da ABD’de imalat sanayinde fiyatlar ve kar oranlarını aşağı çekmiştir. ABD imalat sanayinde ortaya çıkan kar oranları düşüşü, buna bağlı olarak tüm ABD ekonomisinde kar oranlarının düşmesine neden olmuş ve bu da giderek tüm dünyadaki genel kar oranlarının düşmesi ile söz konusu krizin temellerini atmıştır.
Bu yaklaşıma Marksistler tarafından yöneltilen eleştirilerden birisi, teorik olarak bu açıklamanın Marx’ın değil daha çok Adam Smith’in görüşleriyle temellendirildiği, diğeri ise Brenner’in yaklaşımının pratik sonuçlarının Marx’ınkilerden oldukça farklı olduğu yönündeki eleştiridir (Smith, 1999, s.145) . Marx endüstriyel sermayenin farklı sektörlerinin farklı organik bileşimlere ve farklı devir sürelerine sahip olması nedeniyle farklı kar oranlarına sahip olmasının kaçınılmazlığını vurgulamıştır. Analizinin devamında bir sektör içinde faaliyet gösteren firmaların kar oranları değer fiyat sapması yoluyla farklılığını korurken, sektörler arası kar oranlarının sermaye hareketleri yoluyla eşitlendiğini ortaya koymuştur. Sektörler arasında kar oranları eşitlenmesinin temel içsel nedeni kapitalist üretimdeki sermaye-sermaye rekabeti ve emek –sermaye rekabetidir. Bu da tüm sektörlerde eş anlı olarak sermayenin organik bileşiminin yükselmesine neden olur. Dolayısıyla
Brenner’in zımnen iddia ettiğinin aksine kar oranlarındaki düşüş bir sektörde başlayıp diğer sektörlere yayılmak yerine eş zamanlı olarak sermayenin organik bileşimindeki yükselme nedeniyle bütün bir ekonomide görülür.
İmalat sanayi fiyat endekslerini sabit kur sistemi koşullarında ihraç malları fiyatları için temsili bir gösterge olarak kabul edersek her üç ülke için de Şekil 3’de görüldüğü gibi fiyatların 1960–1973 döneminde daha düşük bir hızla yükseldiğini 1974–1980 döneminde ise daha hızlı bir şekilde yükseldiğini görürüz. Brenner (1998)’in iddia ettiğinin aksine

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

ABD’ye karşı Japonya ve Almanya’nın aşırı rekabeti sonucu ABD’de imalat sanayi üretici fiyatları düşmemiş bu ülkelerle paralel bir seyir izlemiştir.
Şekil 3: İmalat sanayi üretici fiyat endeksleri.
1,2
1
0,8

Almanya

0,6

ABD
Japonya

0,4
0,2

19
60
19
62
19
64
19
66
19
68
19
70
19
72
19
74
19
76
19
78
19
80

0

Kaynak: OECD, Statistical Compendium.

Şekil 4: İmalat sanayi fiyat endekinin toplam üretim fiyat endeksine oranı.
0,03
0,025
0,02
0,015
0,01

Almanya
ABD
Japonya

0,005

19
60
19
62
19
64
19
66
19
68
19
70
19
72
19
74
19
76
19
78
19
80

0

Kaynak: OECD, Statistical Compendium.

Şekil 4’te de her bir ülkenin imalat sanayi fiyat endeksinin GSYİH deflâtörüne oranı gösterilmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi ABD imalat sanayi fiyatlarındaki artışın genel fiyat artışına oranla önemli bir farklılık arz etmediği aksine bu durumun Japonya için daha belirgin olduğu Almanya’nın ise bu iki ülkenin arasında bir yerde durduğu

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

görülmektedir. Yani yoğun rekabet eğer imalat sanayi fiyatlarını düşürmüşse bu daha çok
Japonya için geçerlidir. Ayrıca Anwar Shaikh’de 1999’daki çalışmasında Brenner’ in uluslararası rekabet ve ABD imalat sanayindeki kar oranları düşüşüne dayandırdığı görüşlerinin gerçek verilerle doğrulanmadığını göstermiş ve kar oranlarının düşmesine neden olan temel faktörün sermayenin organik bileşimindeki yükselme olduğunu ifade etmiştir (Shaikh, 1999, s. 115).
Teknolojik sınırlılıklar ve verimlilik azalışlarına dayalı kar oranı düşüşü analizleri ise bunu ve dolayısıyla 1970’lerin krizini teknolojik gelişmenin sınırlarına ulaşılması nedeniyle kar oranlarındaki düşüşün daha fazla baskılanamamasına bağlarlar. Bunlar sermayenin organik bileşimi ile birlikte teknik bileşiminin de yükseldiğini ve bunun artık değer oranını yükselterek kar oranlarındaki düşme baskısını nispeten azalttığını fakat bu sürecin teknolojik gelişmelerin sınırlılıklarına ulaşılması nedeniyle nihai olarak kar oranlarındaki düşüş eğilimini ortadan kaldırmayacağını ifade etmişlerdir (Melda Yaman
Öztürk, 2006, s.115). Kısmen doğru olan bu yaklaşımdaki teknolojik gelişmenin sınırlılıklarına ulaşılması sonucu kar oranlarının düştüğü iddiası doğru görünmemektedir.
Zira kapitalist birikim süreci içinde teknolojinin yükselmeye devam ettiği koşullarda da sermayenin organik bileşimindeki yükseliş kar oranlarını son tahlilde düşürmektedir. Ayrıca bu sürece şunu da eklemek gerekir ki teknolojik gelişme ve üretimin mekanizasyonu nedeniyle üretim sürecinde emeğin payı nispi olarak giderek azalmakta ve bu da üretilen metalara olan talepte daralmalara yol açmakta. Bu talep daralması da ayrıca fiyat mekanizması yoluyla kar oranlarında düşüşe neden olmaktadır.

5. Savaş Sonrası Kar Oranlarının Seyri ve Kapitalizmin Krizi:
Bu çalışmada ele alınan döneme ilişkin olarak kar oranlarının Japonya, ABD ve
Almanya’da nasıl bir seyir izlediği Şekil 5’de gösterilmiştir. Burada söz konusu olan kar oranları parasal olarak hesaplanmıştır çünkü kapitalistlerin dikkate aldıkları kar oranları parasal olarak görünür olan ve böylece hesaplanan kar oranlarıdır. Kapitalistler değer/fiyat sapması yoluyla gerçekleşen tüm dönüşüm sürecinin sonunda onlar için görünür olan, üretime koştukları para sermaye (M) ve üretimden elde ettikleri ürünlerin dolaşım sürecinde paraya çevrilmesiyle elde ettikleri para sermaye (M’) üzerinden bir kar oranı hesaplarlar ve kararlarını bu oran üzerinden verirler. Burada kar net faaliyet artığı yani,

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

Net faaliyet karı = Toplam faaliyet karı + Faaliyet dışı karlar - Net faiz ödemeleri - Net transferler olarak hesaplanmıştır. Yatırılan toplam sermaye de toplam sabit sermaye stokunun cari fiyatlarla yenilenme maliyeti olarak hesaplanmıştır. Kar oranı da böylece hem karın toplam sermaye stokuna oranı olarak yani Net faaliyet karı / Toplam sabit sermaye stoku, hem de
Kar payı * Toplam ürün / Toplam sabit sermaye stoku olarak hesaplanabilir. (Shaikh, 1999,
s.108) Tüm bu hesaplar normal kapasite kullanımlarında çalışıldığı varsayımı ile yapılmıştır. Bu hesaplamaya kapasite kullanım oranları da dahil edilebilir.
Şekil 5’ten de anlaşılacağı üzere her üç ülkede de kar oranları 1947–1995 arasında hesaplanmış ve düşme eğilimi içinde olduğu görülmüştür. Yalnızca Japonya için yapılan hesaplama uygun verilerin ancak 1959’dan itibaren bulunabilmiş olması nedeniyle bu yıldan itibaren yapılabilmiş ve 1959–1995 döneminde bu ülke için de kar oranlarının düşmekte olduğu gözlemlenmiştir.
Bu durumda Brenner’in ABD imalat sanayindeki kar oranlarının düştüğü ve bunun da daha sonra Japonya ve Almanya’daki imalat sanayi kar oranlarının düşmesine neden olduğu yönündeki iddiası verilerle de doğrulanmamaktadır. Bu gerçeklerin bize gösterdiği imalat sanayi içinde yer alan sektörler arasında kar oranlarının sermaye hareketleri ile her üç ülkede de eşitlenme eğilimi içinde olduğu ve bunun da eş anlı olarak gerçekleştiğidir.

Şekil 5. İmalat Sanayi Nominal Kar oranı, Gözlemlenen ve normal kapasite kar oranı = Net Faaliyet
Artığı / Toplam Sabit Sermaye Yenilenme Maliyeti (ABD, Japonya ve Almanya, 1947–1995)

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

Kaynak: Shaikh (1999, s. 110)

Şekil 6’da ise söz konusu döneme ilişkin olarak ABD, Japonya ve Almanya’daki net katma değer / toplam sermayenin yenilenme maliyeti oranlarını görüyoruz. Bu oranların seyri de
1947–1995 döneminde üç ülke için de aşağı doğru olmuştur ve bu da bize gösterir ki söz konusu dönemde ölü emeğin canlı emeğe oranı parasal olarak yükselmiştir (Shaikh, 1999, s.
113). Yani yukarıda ifade ettiğimiz süreç işlerken bir taraftan da sermayenin organik bileşimi bu ülkelerde birlikte yükselmiş ve her üç ülkede de Şekil 5’de gösterilen imalat sanayi genel kar oranı düşüşüne neden olmuştur.

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.
Şekil 6. İmalat Sanayi Nominal Ürün-Sermaye Oranı, Gözlemlenen ve normal kapasite ürün/sermaye
= Net Katma Değer / Toplam Sabit Sermaye Yenilenme Maliyeti.

Kaynak: Shaikh (1999, s.112)

Şekil 7’de de Şekil 5’de gösterilen parasal kar oranları ile tutarlı bir şekilde kapasite kullanım oranları ile düzeltilmiş bir şekilde hesaplanmış olan reel katma değer / reel sermaye stoku oranlarının her üç ülkede de düşmekte olduğu fakat bu düşüşün Şekil
5’dekine oranla daha yavaş bir hızla gerçekleştiği görülmektedir.
Böylece ortaya çıkan kar oranları düşüşü her üç ülkede de sanayi üretiminde daralmalara neden olmuş ve bu da daha 1960’ların ortalarından itibaren yükselen işsizlik oranlarına neden olmuştur. Bunu Şekil 2’de gösterilen kapasite kullanım oranlarının seyri de doğrulamaktadır.
Kapitalizmin krizinin başat nedeni kar oranlarındaki düşüş olmasına rağmen bu durum kapitalist sistem içinde üretken yatırımların azalması, mevcut üretim kapasitesinin yer yer çökmesi ve daralması işsizliğin artması, toplam talepte daralmalarla birlikte kredi mekanizmasının da tıkanmasıyla banka iflaslarına yol açan bir seyir izler. Krizin tüm bu görüngüleri ekonomi yazınında kapitalizmin krizlerine ilişkin birbirinden farklı teorik analizlerin yapılmasına neden olmuştur.

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

Şekil 7. İmalat Sanayi Reel Ürün- Sermaye Oranı, Normal kapasite karı. Reel karma değer / Reel toplam sabit sermaye stoku.

Kaynak: Shaikh (1999, s.131)

Sonuç
Görüldüğü gibi 1947–1965 döneminde kar oranlarındaki düşme sanayi üretiminde ve kapasite kullanım oranlarında düşmelere neden olmuştur. 1970’lerin ortalarından itibaren
OPEC’in petrol fiyatlarını yükseltmesi yaşanan durgunluğun yanına yüksek maliyet enflasyonunu eklemiş ve bu da stagflasyon olgusunu ortaya çıkartmıştır.
Kapitalizmin krizi tüm bir kapitalist üretim sürecinin temel yasalarının doğru anlaşılmasıyla mümkün olabilir. Bu doğrultuda Karl Marx’ın temel eserleri bugün de en önemli başvuru kaynağı olarak güncelliğini korumaktadır. Krizin görüngüleri olan üretken yatırımların azalması, mevcut üretim kapasitesinin yer yer çökmesi ve daralması, işsizliğin artması, toplam talepte daralmalar, kredi mekanizmasının tıkanması ve banka iflasları krizi analiz etmek için bir başlangıç noktası olabilir fakat tüm bunların başat nedeni kar oranlarının düşme eğilimi yasasıdır. Kapitalizmin krizini bu görüngüler çerçevesinde anlamaya çalışmak ekonomi yazınında konuya ilişkin olarak birbirinden farklı teorik

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

analizlerin yapılmasına neden olmuştur. Ana akım iktisat yazınında ve yer yer radikal iktisat yazınında yapılan analizlerin teorik ve pratik başarısızlıklarının da başlıca nedeni budur. Kaynakça

Marx, 1977, Kapital, Vol.I.
Moseley, Fred. (1999). “ The Decline of the Rate of Profit in the Post-war United
States Economy: Due to Increased Competition or Increased Unproductive Labour?”
Historical Materialism, No.4. Summer 1999, s. 131–148
Robert Brenner. (1998). “The Economics of Global Turbulence”, New Left
Review, 229, May/June 1998
Shaikh, Anwar. (1986). “Organic Composition of Capital”. Marxian Economics,
Organic Composition of Capital, in The New Palgrave: A Dictionary of Economic Theory and Doctrine, John Eatwell, Murray Milgate, and Peter Newman (eds.), London.
Shaikh, Anwar. (1992). “The Falling Rate of Profit and Long Waves in
Accumulation: Theory and Evidence” , in New Findings in Long Wave Research, edited by
A. Kleinknecht, E. Mandel and I. Wallarstein, London: Macmillan
Shaikh, A. ve Tonak. E. A. (1994). Measuring the Wealth of Nations: The
Political Economy of National Accounts, New York: Cambridge University Pres
Shaikh, Anwar. (1999). Explaining the Global Economic Crisis, Historical
Materialism, No5. Winter 1999, s. 103–144
Smith, Tony. (1999). “Brenner and Crisis Theory: Issues in Systematic and
Historical Dialectics”, Historical Materialism, No.5. Winter 1999, s. 145–177
Yaman Öztürk, Melda. (2006) “Kapitalizmde Krizler: Dünden Bugüne”,
Kapitalizmi Anlamak, Edit. Fuat Ercan, İstanbul: Dipnot Yayınları

EconAnadolu 2009: Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi’nde sunulmuş tebliğdir.
17-19 Haziran 2009, Eskişehir, Türkiye.

Similar Documents

Free Essay

Economy

...problems on Wall Street versus the problems on Main Street. As we're finding out from the postings, we all hail from different areas in the United States and internationally. Do you think we're all experiencing the same economic challenges or do you think different local economies are experiencing different challenges? Provide some examples to support your answer. In my opinion I think we’re all experiencing the same economic challenges to include different local economies. From a military point of view we too are experience an economic challenge. With the drawdown of forces in Iraq and eventually Afghanistan (to be determined) the military will have to cut down the forces to help reduce Defense spending. And if anyone can remember the Desert Storm/Shield conflict the military was nearly cut in half after it. As for the rest of America it seems as though the days of spending unreservedly are over with. With the recession affecting everyone people are now out of jobs and small businesses are out of work and trying desperately to keep themselves a float. This can especially be seen in the housing market where you have big name cities at an all time high foreclosure rate. In the end I believed the economy became what it is today due to our frugal lifestyle. I admit I was the same way but in the end it caught us all by surprise and now we have to figure out how to fix it and hopefully regain some or all the jobs lost by everyone...

Words: 284 - Pages: 2

Free Essay

Economy

...An economy (Greek οίκος – "household" and νέμoμαι – "manage") is an area of the production, distribution or trade, and consumption of goods and services by different agents in a given geographical location. The economic agents can be individuals, businesses, organizations, or governments. Transactions occur when two parties agree to the value or price of the transacted good or service, commonly expressed in a certain currency. Economic activity is spurred by production which uses natural resources, labor, and capital. It has changed over time due to technology (automation, accelerator of process, reduction of cost functions), innovation (new products, services, processes, new markets, expands markets, diversification of markets, niche markets, increases revenue functions) such as that which produces intellectual property and changes in industrial relations (child labor being replaced with universal access to education). A given economy is the result of a set of processes that involves its culture, values, education, technological evolution, history, social organization, political structure and legal systems, as well as its geography, natural resource endowment, and ecology, as main factors. These factors give context, content, and set the conditions and parameters in which an economy functions. A market-based economy is where goods and services are produced and exchanged according to demand and supply between participants (economic agents) by barter or a medium of exchange...

Words: 363 - Pages: 2

Free Essay

Economy

...Kenya has a very diverse economy but it has been traditionally based on agriculture. Over the years the economy of this country has changed with new ideas being out into action, new and profitable companies from abroad investing in Kenya, and new companies joining the stock exchange. The economy is divided up into three sectors that include the primary sector, secondary sector, and tertiary sector. All of these specific sectors have significant value on the economy with each sector bringing in profits. Although during the past decades the growth of industry and tourism has decreased agriculture's dominance, but farming activity still accounts for the major part of the country's economy. The country is still able to export tea, coffee, flowers and vegetables. Both, tea and coffee exports have brought a large share of foreign exchange earnings. The economy used to rely on tourists, attracted by Kenya’s abundant wildlife and beaches. The companies in the country are privately owned and also publicly owned. The private sector does a lot to make the economy grow and also improve them. While public companies also add value to the economy. But government owned companies do not play a huge role in supporting the economy as corruption is a rising problem in the country. To remove this, the government is planning to privatize most government owned companies, to increase efficiency. The tourism sector in the country is doing well as Kenya is a tourist destination. Many tourists come...

Words: 305 - Pages: 2

Premium Essay

Economy

...Strategies for Reviving the Japanese Economy Introduction 1. Assessment of the Current Economy The Japanese economy has begun to show some signs of change as the effects of recent large-scale economic packages have gradually helped to stop the severe economic downturn. But despite this progress, private demand as a whole remains stagnant. Therefore, the economic prospects for self-supported recovery are still uncertain once the economic effects of the last packages have phased out. The fundamental problems pertinent to the weak economy are twofold. First, the true adjustment of the burst of the bubble economy is still insufficient. Second, against the background of the sharp decline in the number of births and the rapid aging of the population, the pace of which has not been experienced in other industrialized nations, the "Japanese system"--the engine of the country's astonishing high growth in the postwar era--has turned problematic with regard to economic growth. First, fears about employment prospects, future pension plans, and the sharp rise in government deficits are obviously restraining an economic turnaround. These fears are attributable to eroding sustainability in the Japanese-style wage and employment systems and the generous social security system. To cope with the situation, provisions of renewed safety nets are urgently needed. Furthermore, the rising fiscal deficits are restraining economic upturn by making people serious about future tax hikes...

Words: 2068 - Pages: 9

Premium Essay

Economy

...co1 Introduction: The Sixteen-Page Economic History of the World He may therefore be justly numbered among the benefactors of mankind, who contracts the great rules of life into short sentences, that may be easily impressed on the memory, and taught by frequent recollection to recur habitually to the mind. —Samuel Johnson, Rambler No. 175 (November 19, 1751) The basic outline of world economic history is surprisingly simple. Indeed it can be summarized in one diagram: figure 1.1. Before 1800 income per person—the food, clothing, heat, light, and housing available per head—varied across societies and epochs. But there was no upward trend. A simple but powerful mechanism explained in this book, the Malthusian Trap, ensured that short term gains in income through technological advances were inevitably lost through population growth. Thus the average person in the world of 1800 was no better off than the average person of 100,000 BC. Indeed in 1800 the bulk of the world population was poorer than their remote ancestors. The lucky denizens of wealthy societies such as eighteenth-century England or the Netherlands managed a material lifestyle equivalent to that of the Stone Age. But the vast swath of humanity in East and South Asia, particularly in China and Japan, eked out a living under conditions probably significantly poorer than those of cavemen. The quality of life also failed to improve on any other observable dimension. Life expectancy was no higher in 1800 than for hunter-gatherers:...

Words: 5709 - Pages: 23

Free Essay

Economy

...Economics Discussion how a Epidemic can affect a country's economy The countries involved in an epidemic will immediately suffer in a population crisis where the average age of mortality decreases. More children will be born dead or carrying the TB at a very early stage. Countries that were mentioned in the context are most of them developing countries for instance India, Indonesia and South Africa. Poor average education and high unemployment are huge percent numbers in these countries and a epidemic could cause even more problems with the labor in a country if adults are dying. Result of these problems will eventually lead to a non-consumed agricultural resources since the eventual transmission of knowledge will fail in shortage of both labor and competent people. A starvation will break out due the shortage of food. The development of social and economical aspects will also decrease or stop completely. Progresses involving better healthcare and greater survival number of babies will suffer also suffer from epidemics. Possibilities of helping people will also become completely removed because of the shortage of competent staff and economical issues. The level of education will also decrease due the financial problems, schools will shut down and bad teacher salaries will not attract as many students becoming teachers because of the tough education. Regular working man and women will also have to quite their jobs to take care of their sick/infected relatives...

Words: 299 - Pages: 2

Free Essay

Nicaraguan Economy

...one of trying to find crops that could be exported: an aim that was first realized in the late nineteenth century with the planting of coffee in the highlands. In more recent history, the economy grew rapidly in the 1950s and 1960s as Nicaragua converted its best lands into fields of cotton and cane, or pastures for beef cattle. As the fastest growing Central American economy at this time, by the turn of the 1970s it was also the region’s most prosperous economy. But the political and social context was one of great inequality between the landowners and those running the import-export houses that supported the agricultural export industry on the one hand, and the majority of the population who subsisted on small-holdings or were plain landless, in both cases often dependent on the seasonal earnings from working on the export crops harvests. The excesses of the dictatorial Somoza regime eventually provoked rebellion and in 1979 a radical alternative took power, the Sandinistas. Although committed to equality and redistribution, the attempt to control the key points in the economy and to intervene strongly in markets led to perverse incentives and resource miss-allocation: as US opposition escalated to the point of funding the Contra, and government spending on defense rose in response, the economy all but collapsed in chaos and hyperinflation. After 10 years of outrageous struggle, peace was signed from both antagonist political factions and a new coalition...

Words: 1670 - Pages: 7

Free Essay

British Economy

...approach. There is clear evidence of British economic decline from 1951-1990, but to claim that it was utter decline is really a pessimistic front. Reasons to disagree: - Period from 1951 to 1973 saw an “age of affluence”, with a genuine post-war boom; Britain’s economy grew around 40% during 1951 to 1964 - Living standards rose steadily until 1973, with low unemployment rates; with a wider sense that Britain was becoming more prosperous and equal. Harold Macmillan captured this in 1957, when he declared that “Britain had never had it so good”; it also highlighted increased consumerism due to greater accessibility to consumer goods throughout the era - Arguments of “relative decline” are unfair and misleading; nations such as Japan and Germany were utterly destroyed after WW2, so it only makes sense for their nations to advance rapidly as they could start from scratch - Arguments of a lack of policy and initiative are misleading. Macmillan tried to gain some coherence by setting up the national economic development council (NEDC). Wilson also set up the department for economic affairs (DEA) that launched an ambitious national economic plan. Heath also was a strong technocrat and had clear policies of an economy based on the “social market”, claims that he was a “proto-Thatcherite” are simply wrong - Thatcher, for all her...

Words: 1171 - Pages: 5

Premium Essay

Economy Theory

...Richard Cantillon’s Essai sur la Nature du Commerce en Général Translated by Chantal Saucier Edited by Mark Thornton 4 An Essay on Economic Theory © 2010 by the Ludwig von Mises Institute and published under the Creative Commons Attribution License 3.0. http://creativecommons.org/licenses/by/3.0/ Ludwig von Mises Institute 518 West Magnolia Avenue Auburn, Alabama 36832 mises.org ISBN: 978-1-61016-001-8 Foreword Robert F. Hébert Following a century of neglect, William Stanley Jevons, in the first blush of discovery, proclaimed Cantillon’s Essai, “the cradle of political economy.” Subsequent growth and development of economic thought has not really alerted us to the subtleties of this succinct appraisal. A cradle holds new life; and there can be little doubt that the Essai added new life to the organizing principles of economics. But “political economy” does not accurately describe the subject Cantillon addressed. Indeed, he scrupulously avoided political issues in order to concentrate on the mechanics of eighteenth-century economic life. When confronted by “extraneous” factors, such as politics, Cantillon insisted that such considerations be put aside, “so as not to complicate our subject,” he said, thus invoking a kind of ceteris paribus assumption before it became fashionable in economics to do so. This is merely one way in which Cantillon was ahead of his time. He preceded Adam Smith by a generation. Both writers made important foundational...

Words: 66839 - Pages: 268

Free Essay

The Economy of Ukraine and Ukraine in the Global Economy

...The economy of Ukraine and Ukraine in the global economy Petrusha Helena Ukraine’s economy has a great potential to perform successful in the world. It can be characterized by such strong sides: - well educated labour force, - large domestic market, - well developed industrial base, - access to a variety of resources, including some of Europe’s best best agriculture land, significant coal and some oil and gas reserves, - strategic location connecting Europe, Russia and Asian markets. Nevertheless, Ukraine ended up among the least successful transition economies. The reasons for such a poor performance are different, but we should emphasize on the weaknesses deriving from overcentralised command economy during the Soviet period. I’d like to draw your attention to the Ukraine economy past in order to understand its current situation. Large and often inefficient state-owned factories, enterprises and collective farms wasted resources and emphasized quantity over quality. Prices were fixed and consumer goods were often in short supply. Excessive spending on the military hurt the civilian economy. For the last decades Ukraine is moving to market economy, where the forces of supply and demand and private ownership guide the allocation of resources. The transition to market economy is politically and socially difficult because of experience of rising inflation, unemployment and economic uncertainty before the long term benefits of market economy. The next point of this...

Words: 658 - Pages: 3

Premium Essay

Economies of Scale

...ECONOMICS OF SCALE Name Institution Economics of scale Introduction Economies of scale is the cost advantages by enterprises due to size, input, or scale of operation with cost per unit decreasing with increasing scale as fixed costs are spread out more to units of output (Thatcher, 2009). The reason why some regions are more developed than other regions economically is because they produce their goods more efficiently and hence bringing more profit than competitor's regions. Since economies of scale lay it main focus on having an efficient production this shapes the economic development of regions. This paper is about economies of scale it describes how economies of scale shape the economic development of regions through description of different types of economies of scale and examples of countries and regions around the global (Stamp, 2009). Structure Definition Economies of scale is the cost advantages by enterprises due to size, input, or scale of operation, with cost per unit decreasing with increasing scale as fixed costs are spread out more to units of output. Economies of scale are known to improve with growing firms, therefore; it can be said that the economies of scale are directly proportional to the size of the firm (Stamp, 2009). From a simple firm which produces exercise books, the firm uses £200 to produce 10 exercise books meaning the average cost is £20 if the firm produces 40 exercise books the average cost is £12.The difference here is brought by...

Words: 2595 - Pages: 11

Premium Essay

The Global Economy

...GLOBAL ECONOMY FEATURES OF THE GLOBAL ECONOMY Nature of the global economy and globalisation The global economy/world economy consists of all the countries of the world that contribute to gross world product through the production of goods and services. It is often discussed in relation to the increased integration of economies. Gross world product (GWP)/world GDP is the sum of the total output of goods and services by all economies over a given period of time. It is measured at purchasing power parities (PPP) which adjust exchange rates to equalise the price of identical goods and services across economies. Globalisation is the increasing integration of countries and their economies, resulting in the increased impact of international influences on all aspects of life and economic activity. The economic indicators of globalisation include: * international trade flows * international investment and transfers of technology * international finance * international labour markets Trade: * Greater growth but with greater volatility than GWP * Growth of world trade has been around twice growth of real GWP since the 1970s, but contractions in the growth of world trade have also been more severe (World Economic Outlook, IMF, 2009) * Greater growth in developing and emerging economies * Exports from developing and emerging economies grew 9.8% from 2002 to 2008 cf. 5.2% growth in developed economies ...

Words: 306 - Pages: 2

Premium Essay

Transition Economies

...Transition Economies Problems: 1) All transition economies experience falling output i.e. shrinking economies. 2) Corruption increases as government and institutions collapse creating a judicial vacuum. 3) Lack of legal institutions causes problems in settling and collection of taxes thus not allowing creation of companies to replace government run enterprises. 4) Lack of financial institutions (banks) and capital markets often means that good businesses collapse due to lack of loan able funds and start up companies could not get initial loans. 5) This problem was exaggerated by people simply being unaccustomed to a market economy with ensuing competition. 6) High inflation rates resulting from prices being set free which helped cause falling exchange rates. The net effect was redistribution of incomes at best – and at worst obliteration of years of savings. Those with fixed incomes suffered, e.g. pensioners. 7) Party officials enriched themselves with cowboy capitalism. This led to unequal distribution of income n the economy. 8) Increasing inflation led to fall in exchange rates. These two combined made the currency worthless creating a decline in trade. 9) Barter economies started which was a wasteful and time consuming method when applied to a larger portion of the economy. 10) Illegal gains, high inflation and increasing worthless currencies led to capital fights i.e. money was sent to other countries. This also led to economies lacking...

Words: 253 - Pages: 2

Premium Essay

The Us Economy

...The US Economy Clark University The US Economy Like any economy, the United States experiences growth, contraction, and periods of increased volatility throughout any given time period. This analysis seeks to provide a concise report of the current state of the US economy based on the latest data metrics provided in the reports published by the Wall Street Journal. The following information delves into the quantitative and qualitative aspects of the economy’s growth and employment, consumer activity, inflation, housing construction and sales, and international trade. The first metric to be examined is more than likely the one that the average citizen thinks of when thinking about the current state of the economy: Unemployment. It affects virtually every metric from the Gross Domestic Product (GDP) to the Consumer Price Index (CPI). The long term figures by the Bureau of Labor Statistics noted in Appendix A display that the unemployment rate has been on the decline for a significant period of time, and furthermore, is expected to close the 2015 year at a rate of 5%, with the potential to plummet further to 4.6%. The decline appears significant, especially considering the Labor Force experienced growth. Secondly, the GDP should be taken into consideration, as it’s one of the most useful statistics when looking at the health of an economy. The GDP for October is 18 trillion dollars, down from 18.01 trillion in September. As explained in the textbook...

Words: 711 - Pages: 3

Premium Essay

World Economy

...There are two main theories that dominate our world economy- capitalism and socialism. Reviewing the approaches these theories take to operating shows stark contrasts. While each system is founded on their own belief structure, they do borrow ideas from each other. Each party has been critical of the other for taking advantage of their own people. Taken in simple terms there are three main ideas that are the foundation of each system- ownership, pricing, and profitability. In a capitalist economy businesses are owned by individual people, while in a socialist economy businesses are owned by the public, read government. Socialist economies determine the prices of goods and services through a central committee and capitalists believe that supply and demand should drive the market. Some might describe a primary difference of these systems as capitalism is a “for profit” venture while socialism is a “not for profit” concept. Both economic theories have received criticism from their detractors. Capitalism is criticized for creating income inequalities that keep the poor, poor. In this system, the wealthiest individuals dominate the means of production and benefit exclusively from the profits of those ventures. Socialism limits people’s freedoms to choose where they live, work and even the way they are educated. With a system that is based on limited choices, and profitability seen as criminal, critics believe that socialists will find it difficult to keep up with the competition...

Words: 410 - Pages: 2