Nüfusun hızla artmasıyla birlikte enerji ihtiyacı da hızla artmaktadır. Enerji gereksinimini fosil yakıtlardan karşılanması sonucu ciddi çevre kirliliği ortaya çıkmaktadır. Araştırma ödevimin konusu çevre dostu olan yenilenebilir enerji kullanımın gelecekte yaygınlaşmasının ve diğer kaynaklara gerek kalmadan tüm enerji ihtiyacının bu yolla karşılanmasının mümkün olup olmadığıdır.
Araştırma ödevimin sorusu: “Hızla artan nüfusun ve gelişen sanayinin enerji gereksinimleri yenilenebilir enerji ile karşılanabilir mi?” dir.
Yenilenebilir enerjinin ülkemizde yaygın bir şekilde kullanılabilmesi çeşitli yasal düzenlemelerin yapılması, bu alanda yatırımların arttırılması, çeşitli araştırmalar yaparak teknolojinin gelişmesinin sağlanması ile mümkündür.
Araştırma konusunu, ülkemizdeki yenilenebilir enerji potansiyelleri ve kullanımı, teknolojinin yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaşmasındaki etkisi, gelecekte yenilenebilir enerji kullanımı olarak üç alt başlıkta inceleyebiliriz.
Ülkemizdeki Yenilenebilir Enerji Potansiyelleri ve Kullanımı:
Türkiye’de yenilenebilir kaynaklar olan hidrolik, jeotermal, güneş, rüzgâr, deniz dalga ve biomas enerji gibi kaynakların potansiyelleri görkemlidir. Söz konusu kaynaklardan, bugün en çok klasik biomas enerji ve hidrolik enerji kullanılmaktadır. Halen ekonomik hidrolik potansiyelin %29’u değerlendirilmiş olup, inşa halindeki tüm hidroelektrik santrallerin devreye girmesiyle bu değer % 38’i bulacaktır. Jeotermal enerji üçüncü sırada yer almakla birlikte, potansiyeline göre kullanımı sınırlıdır. Güneş enerjisinin kullanımı sembolik düzeyde iken, rüzgâr enerjisinin kullanımı yeni başlamakta, deniz dalga enerjisi ve modern biomas enerji üzerinde hiç durulmamaktadır (aktaran, Ültanır, s.278).
Teknolojinin Yenilenebilir Enerji Kullanımının Yaygınlaşmasındaki Etkisi:
Teknolojik gelişmelerin yenilenebilir enerji kullanımının gelişmesinde etkisi çok büyüktür. Bu nedenle pek çok araştırma yapılmaktadır. “Teknolojik iyileştirmeler enerji arzının maddi ve çevresel maliyetlerini azaltabilir, etkin maliyetlerini düşürebilir, petrol ithalatına bağımlılığı azaltabilir, atmosferdeki sera gazları birikimini yavaşlatabilir ve dünyadaki pek çok gerilim alanında, çevresel açıdan sürdürülebilir ve siyasi açıdan istikrar sağlayıcı ekonomik gelişmeyi güçlendirebilir” (TÜBİTAK, 2003, s.30). “Enerji ArGe çalışmalarının geniş kapsamlı hedefi; bugünkü enerji arzı sisteminin yerel, bölgesel ve küresel çevre risk ve etkilerini anlamlı şekilde iyileştirecek enerji seçeneklerini geliştirmesi; bunu taşınabilir maliyetlerle başarabilmesi ve giderilmeye çalışılanlardan daha ciddi yeni çevresel veya siyasi risklere yol açmaksızın, gelişmiş olanlara olduğu kadar gelişmekte olan ülkelere de hitap edecek biçimde yapabilmesidir. Fosil yakıt teknolojilerinin dünyanın şimdiki enerji sistemlerinde oynadığı büyük rol, bu teknolojilerin; karbondioksit emisyonlarını azaltacak şekilde değiştirilmesinin teknik zorluğu ve maliyeti, uzun yenilenme ömürleri, halen mevcut olan seçeneklere göre ekonomik çekicilikleri ve yeni seçenekleri ticarileşme aşamasına kadar geliştirmenin genelde gerektirdiği uzun süreler, sera gazı emisyonlarını azaltmayı ulusal ve uluslararası enerji ArGe çalışmalarının en zorlu hedefi haline getiriyor” (s.30).
“Enerji ArGe çalışmalarının çoğunun kullanımdaki enerji sistemleri üzerinde kayda değer bir etki icra edebilmeleri için gerekli zaman ölçeği daha uzun. Bu sadece ArGe çalışmasının tamamlanması için gereken süreyle değil, aynı zamanda çoğu enerji üretim ve enerji son kullanım ekipmanının uzun yenilenme süreleriyle ilgilidir” (s.29).
Gelecekte Yenilenebilir Enerji Kullanımı:
Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilerek fosil yakıtların yerini almaları, daha uzun yıllar kapsayacağı görülmektedir. Ancak, Türkiye enerji tüketimini yalnızca fosil yakıtlara dayalı olarak sürdüremez. Aşırı fosil yakıt kullanımının getireceği çevre sorunları düşünülmelidir. Olumsuz çevre etkilerinin bir maliyeti olup, gayri safi yurt içi hâsılanın azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Türkiye yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları ile nükleer enerjiye yönelmek zorundadır (aktaran Ültanır, 1998, s. 279).
Uluslararası Enerji Ajansı'nın 2002 tarihli raporunda, küresel enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %13,8 olarak belirtilmektedir. Bu rakamdan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım alanının oldukça sınırlı olduğu sonucuna ulaşılsa da, 20-30 yıl içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının önemlerinin giderek artacağı tahmin edilmektedir. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli, 1995 yılı değerlendirmesinde, bu oranın beşte iki mertebesinde olabileceğini belirtmiştir. Bazı kaynaklara göre, 2020 yılında dünyada üretilen elektriğin yüzde 50'sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanacağı iddia edilmektedir ( aktaran Özkaya, 2008, s.2).
“Enerji verimli kullanıldığında Türkiye’ nin enerji açığı kapatılabilir. Avrupa ülkeleri arasında kurulu güç olarak ülkemiz 13. sırada yer almaktadır. 2011 yılında ilk 10’ a girebiliriz. Bu şekilde devam ettiği sürece ülkemiz enerji üretme bakımından en üst seviyeye ulaşacaktır” (Hürriyet Gazetesi, 2010, s.1).
Şirketler de bu alanda birçok değişiklik yapmaktadırlar. Pek çok şirketin gelecek planlarında yenilenebilir enerjinin kullanımının arttırılması yer almaktadır. Öyle ki, Enerjisa Grubu, Ilgaz, Soyak Enerji, Zorlu Enerji Grubunu gelecek hedefleri bu bağlamda gelişmiştir.
“Enerjisa Grubunun 2015 için hedeflediği portföy yapısında, yenilenebilir enerjinin payının % 45 olması ön görülmektedir. Bu oranın % 40’ının hidroelektrik, %5’inin ise rüzgar olması planlanmaktadır” (s.3)
“Ilgaz Ltd. Şti. ülkemizdeki tüm aydınlatmaların LED’ li sisteme dönüştürüldüğünde yıllık 50.000 kwh olan aydınlatma elektrik tüketimimizin 10. 000 kwh’ a düşeceğini ön görmektedir” (s.3).
“Soyak Enerji, bugün 20 farklı projeyle özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak üzere yapılanmış bulunmaktadır. Yaklaşık 150 MW kapasiteli projelerinin inşaatı devam eden Soyak’ ın lisansını aldığı ve çalışmalarının devam ettiği 7 adet hidroelektrik santral projesinin toplam kurulu gücü ise 200 MW civarındadır. Tüm rüzgâr santrali yatırımlarının 6-7 yıl içerisinde tamamlanması planlanmaktadır. Başta jeotermal, güneş ve biomas olmak üzere, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan projeleri de geliştirme aşamasında yer almaktadır” (s.5).
“Zorlu Enerji Grubu ise 2015 yılına kadar hidrolikte 1000 MW, jeotermalde 100 MW, rüzgârda ise 300 MW kurulu güce ulaşmayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda Türkiye enerji sektörü için öncü bir proje olduğuna inandıkları Gökçedağ Rüzgâr Santrali’ nin tamamını 2010 yılının Haziran ayında devreye almayı planlamaktadırlar” (s.6).
Sonuç olarak, hızla artan nüfusun ve gelişen sanayinin enerji gereksinimleri yenilenebilir enerji ile karşılanabilmesi mümkündür fakat bunun gerçekleşebilmesi için uzun yıllar gerekmektedir.
Kaynakça:
Özkaya, S. (2008, 30 Ocak). “Yenilenebilir Enerji Kaynakları”. Erişim Tarihi: 04 Şubat 2010. www.genbilim.com/content/view/3976/89
TÜBİTAK. (2003, 24 Temmuz). Enerji ve doğal kaynaklar paneli raporu. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2010. http://docs.google.com/viewer?a=v&q=cache:1y0duclmQPgJ:www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/edk/enerji_son_surum.pdf+t%C3%BCbitak+yenilenebilir&hl=tr&gl=tr&pid=bl&srcid=ADGEESjhw4Ta9tnZz_6KOX5JcGZUIE2fYwY8FE9wrIW5iCDHLhFZkhf
Ültanır, M. (1998). 21.yüzyıla girerken Türkiye’nin enerji stratejisinin değerlendirilmesi. İstanbul: TÜSİAD. Kod: HD 9502.T92 Y57 1998
Yenilenebilir Enerji-4, (2010, 5 Mayıs), Hürriyet Gazetesi