ABDÜLHAMİD’İN KURTLARLA DANSI
Kitabı elimize aldığımda gözüme ilk çarpan ayrıntı Abdülhamid Han’ın resmi oluyor. Dalından kopması için hafif bir esinti bekleyen, sararıp solmuş yaprak tonuna büründürülmüş Abdülhamid Han ve arkasında kana bürünmüş bir dünya atlası ile okuyucusunu bekleyen hoş bir tasarıma sahip kapağı. Kitap beş bölümden oluşmakta.
İlk kısım ‘‘Abdülhamid’i Anlamak’’ ve vermek istediği mesajı Necip Fazıl’dan alıntı yaparak açıklamakta kitabın yazarı Mustafa Armağan: ‘‘Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.’’. Genel hatlarıyla Abdülhamid’i özetlemekte, Abdülhamid öncesi ve sonrasından bahsetmekte, Abdülhamid’in yaptıklarını karakteriyle bağdaştırarak ne kadar önemli bir lider ve insan olduğu okuyucuya aşılanmakta. Konu başlarında yazan önemli söz ve şiirler olsun, yapılan alıntılar verilen örnekler olsun, okuyucuyu sıkmamak adına önemli detaylar olduğunu düşünmekteyim. Ve yazar bu saydıklarımı eserine ustaca yerleştirmesini bilmiş. Arada bir günümüzle bağlantı kurarak da bize .’’kurtlarla’’ dansın bugünde devam ettiğini aktarmakta ancak siyasete kaymadığını özellikle belirtmek isterim. İkinci kısımda ise şahsiyeti ele alınmış. Bu bölümde devlet adamlığı sıfatı bir kenara bırakılmış. Kendisinin büyük bir Victor Hugo hastası olduğu, Sherlock Holmes’in serisinin sıkı bir takipçisi olduğu, ilim adına Pasteur’e gönderdiği gibi güzel bilgiler yer almakta. Ayrıca Türkçe konusundaki hassasiyeti, insanlara hitap şekli ve günlük hayatında saklı kalan özelliklerini de anlatmakta lâkin bu kısımlar bende okuma merakı uyandırmadı ve bir an önce okuyup geçmek istedim. Ama aradaki geniş bilgi kutuları için aynı şeyi söyleyebilmek pek mümkün değil. Yazarın o monoton üslubundan sonra gelen o kutular, kitabı fırlatmamam için frenleyici görevini üstlendiler. Gerçekten de yazar kendini bu konuda geliştirmeli.
Üçüncü kısımda ise ‘‘Kurtlarla Dans’’ başlığından da anlaşılacağı üzere artık Abdülhamid’in dış politikası ele alınmaya başlar. Kitap daha zevkli hale gelmeye başlanıyor da diyebiliriz, en azından kendi adıma. Çünkü bir satranç maçını anımsatan devletler arasındaki diplomatik ilişkiler ilgimi çekmiştir hep. Abdülhamid’in de bu oyunu en iyi oynayanlardan olduğu bu kısımda dile getirilmiş. Ancak bu kısımda ‘‘Peyami Safa Abdülhamid’e Neden Düşmandı’’ gibi bir kutu açılmasını pek anlamlandıramadım. Emperyalist devletlerin Osmanlı Devleti’ni nasıl paylaşmayı planladıkları anlatılırken araya reklam gibi giren bu kutucuk insanı sinir ediyor. Bunun haricinde verilen bilgilere bakıldığında Mustafa Armağan’ın oldukça kapsamlı bir araştırma yaptığı aşikâr. Konuya oldukça hâkim ayrıca verdiği örnekler ve konu çeşitliliği bazen sıkmaya başlasa da ve konunun etrafında dolandırsa da güzel detaylar olduğu kanaatindeyim ancak benim gibi sürükleyicilik isteyenler için kötü bir durum elbette.
Kalan bölümlerdeyse bize Abdülhamid’in ülkenin gelişmesi adına yaptığı altyapı yatırımları ve önemli projelerini konu almakta. Bunlara günümüzde düşünülen Galataport ihalesi örnek verilebilir. Bunun dışında eğitime verdiği öneme de ‘‘Modern Eğitim Projesi’’ni örnek verebiliriz. Bu kısmın az da olsa görsellerle desteklenmesi hoş olmuş.
Kitabın sonlarında ise Mehmet Akif, Atatürk, Bediüzzaman Said Nursi ve bazı önemli isimlerin Abdülhamid hakkında düşündüklerine yer verilmiş. Yazar bu şahsiyetlerin düşüncelerini direkt olarak olaylara ve konuşmalara dayandırdığı için bende okuma isteği uyandırdı. Bunun dışında yazarın kitabın genelinde adı geçen isimlerin konuyla bağlantılı sözlerine yer vermesi, konunun anlatımını perçinlemiş. Yazar bu konuda benden olumlu not aldı.
Kitaba şöyle bir genel yaklaşımda bulunacak olursak tarih severlerin özellikle de Osmanlı’ya ilgi duyanların kesinlikle alması gereken bir kitap. Görünmeden var olmaya çalışan ve tam bir kapalı kutu olan Abdülhamid’i derinlemesine anlatan nadide eserlerden bir tanesi. Necip Fazıl’ın da dediği gibi belki de Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.