...işbölümünün özel bir alanı olup çıkmış, -özellikle kapitalizmin ilerlemesiyle- büyük bir gelişim göstermiş ve sosyalist toplumda daha kapsamlı, özgül bir yer kazanmıştır. Bedensel çalışma ile zihinsel çalışma arasındaki karşıtlık, uzlaşmaz çelişkiler taşıyan sınıflı toplumlarda, bilimin emekçi kitlelerden kopmasına yol açar ve egemen sınıfların elinde, sömürüyü yaygınlaştıran ve sınıf egemenliğini pekiştiren bir araç olur. Kapitalist toplumda, işçilerin, maddi üretim sürecinin teorik öğeleriyle (bilim) bağları kopmuştur ve bu öğeler, onların sömürüsünü artıran ve sınıf tahakkümüne elveren, onlara yabancı bir güç biçiminde ortaya çıkar. Çalışma ile bilimin böylece birbirinden koparılıp uzlaşmaz bir şekilde karşı karşıya gelmesi, ancak sosyalist toplumda üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin son bulmasıyla ortadan kalkar. Sosyalist toplumda bir yandan çalışma ile bilim, öbür yandan teorik ve pratik faaliyet ile bilim gitgide birbirine yakınlaşır ve aralarındaki uzlaşmazlık son bulur ve bilim, işçi sınıfının çalışmasında üretkenliğini artıran, bireyleri geliştiren ve sosyalist toplumun planlı olarak kurulmasını sağlayan bir manivela haline gelir. Teorik faaliyetin, insan faaliyetinin diğer özel biçimlerine kıyasla en önemli farkı, genel çalışma (genel verilere dayalı bir çalışma) olmasıdır. Bu özelliğiyle de, diğer çalışma biçimlerinden ayrılır. «Her bilimsel çalışma, her keşif, her icat, genel çalışmadır. Bu çalışma kısmen, yaşayanlarla yapılan kooperasyonla, kısmen de, daha öncekilerin...
Words: 1905 - Pages: 8
...Dihat Kaya 05/20/14 (Zirve Üniversitesi-İletişim Fakültesi Dergisi) GRAVITY: Felsefe Bilim ve Sinema Bilim kurgu filmleri dediğimizde akla sıklıkla fütüristtik uzay mekikleri, robotlar veya diğer teknolojiler eşliğinde; dünya dışı yaşam formları, yabancı gezegenler ve zaman yolculuğu gibi hayali fenomenler akla gelir. 1968 yılında vizyona bir film geldi ve tüm algıları değiştirdi. Stanley Kubrick 2001: A Space Odyssey filmi ile, geçmişten günümüze siyasal ve toplumsal konularda toplumsal eleştiri yaparak "bizi insan yapan şeyin ne olduğu" gibi felsefi konuları irdeledi. İnsanoğlunun evrimini Darvinci bir bakış açısıyla karikatürize eden 2001: A Space Odyssey sık sık söylendiği gibi bilimkurgu sinemasının şimdilik en yetkin örneği. 2000’li yıllara geldiğimizde her çektiği filmle adından söz ettiren bir yönetmen karşılıyor bizi. Çektiği 2006 tarihli Children of Men (Son Umut) filmi ile Hollywood’daki yönetmen sineması çıtasını yükseğe çeken Alfonso Cuaron, son filmi Gravity (Yerçekimi) ile bu çıtaya bir basamak daha koydu. Cuaron’un hikaye anlatıcılığındaki eşsiz becerileri ve üst düzey teknik başarıları ile başyapıt statüsüne girebilecek Gravity, uzay görevleri sırasında, uzay gemilerinin hasar görmesi sonucu iki astronotun hayatta kalma mücadelesini konu almaktadır. Dr. Ryan Stone (Sandra Bullock) zeki bir tıp mühendisidir ve emekliliğinden önce son görevine çıkan yetenekli ve deneyimli astronot Matt Kowalsky (George Clooney )'nin yönetimindeki mekikte ilk...
Words: 792 - Pages: 4
...yönetiminin kavramsal çerçevesini çizme ve bilgi yönetiminin kavramsal çerçevesinin Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü lisans ders programıyla birebir örtüştüğünü ortaya koyma amacına yönelik olarak hazırlanmıştır. Çalışma, bilgi yönetimini disiplinler arası bir dal olarak ele almakta ve bilgi yönetiminin araştırma ve uygulama alanlarını vermektedir. Sözü geçen lisans ders programını tanıtıcı yönde bilgiler sunması, bilgi yönetiminin disiplinler arası olduğunu vurgulaması açısından önem taşımaktadır. Giriş Bu çalışma iki amaca yönelik olarak hazırlanmıştır. Birincisi, geleneksel kütüphanecilik bilimi ile bilgi yönetimi disiplinleri arasındaki farklılıkları açıklamak suretiyle; her iki disiplinin dayandığı bilim dalı adının “bilgi bilimi” olduğunu ileri sürmek ve birbirleri ile karıştırılmaması gerektiğini açıklamaktır. Bu bağlamda bilgi yönetimi ile geleneksel kütüphanecilik ve bilgi işleri araştırma ve uygulama alanları içerisinde, bu faaliyetleri gerçekleştiren insan gücü olgusunun öneminden ötürü bilgi yöneticileri ile bilgi profesyonellerinin görev tanımları yeniden ele alınıp değerlendirilmiştir. Çalışmanın ikinci amacı ise, Başkent Üniversitesinde yeni kurulan “Bilgi ve Belge Yönetimi” bölümüne ait ders programının, bilgi yönetiminin kavramsal çerçevesine bağlı kalınarak tutarlı olduğunu açıklamaktır. Bu nedenle çalışma tamamen açıklayıcı bir niteliğe sahip olmakla beraber, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümünün ders programını teorik bir çerçeve...
Words: 5610 - Pages: 23
...Paragrf İşte iktisat biliminin matematikselleştirilmesinin ve buna karşı çıkışın neden ve sonuçlarının irdelendiği bu çalışmada öncelikle, bilim - bilim kimliği üzerinde durularak bilimsel sınıflandırmadaki metodolojik tartışmalar ele alınmış iktisadın bilimsel sınıflamadaki yeri ve sosyal gerçekliğin tahlilindeki yeterliliği irdelenmeye çalışılmıştır.Daha sonra neo-klasik iktisat tekeli ve matematiksel modelleme yöntemleri bağlamında iktisat bilimine yöneltilen eleştiriler incelenerek iktisadın tutuculuktan uzak kalması ve çoğulcu olması gerektiği üzerinde durulmuştur. İktisat eğitimi verilirken de geleneksel iktisatçıların metodolojik muhafazakârlığının dışında kalınması, yalnızca matematik ve nicel yöntemler (istatistik, ekonometri) ya da yalnızca insan davranışı, toplumsal ve tarihsel boyutun önemsenmemesi gerektiği belirtilmiştir. I- Nitekim ilk matematiksel iktisatçı olan Walras’ın fizikten alınan, bireysel tercihlerin iktisadi sistemin dışında (dışsal olarak) biçimlendiği ve iktisadi etkileşimlerden etkilenmediği temeline dayalı genel denge analizi bunun açık bir örneğini oluşturmuştur. Walras kendi ideolojik çizgisinin şekillendirdiği toplum ve düzen varsayımını matematiksel olarak ispat etmeye çalışmıştır. Böylece nesnel matematiksel analize ideolojik bir işlev yüklenmiştir (Kara, 2001:31). Aslında iktisatta matematiğin kullanımı Walras’tan daha öncesine uzanmaktadır. Ancak asıl gelişme 1950 sonrasında ortaya çıkmış ve matematiğin iktisatta kullanımı beklenenden...
Words: 455 - Pages: 2
...PERŞEMBE | Resmî Gazete | Sayı : 28690 | YÖNETMELİK | Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden:ADANA BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜEĞİTİM ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİBİRİNCİ BÖLÜMAmaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesine bağlı enstitülerde yürütülen lisansüstü programlara başvuru, kabul ve kayıt ile lisansüstü eğitim öğretimi ve sınavlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde yürütülen lisansüstü programlara başvuru, kabul ve kayıt ile lisansüstü eğitim öğretim ve sınavlar ile ilgili hükümleri kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 14 üncü ve 44 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) AKTS: Avrupa Kredi Transfer Sistemini, b) ALES: Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavını, c) Anabilim dalı/anasanat dalı: Üniversiteye bağlı enstitülerde eğitim programı bulunan anabilim/anasanat dalını, ç) Anabilim/anasanat dalı akademik kurulu: İlgili anabilim/anasanat dalında fiilen eğitim-öğretim görevi yapan öğretim üyeleri ve doktora yapmış öğretim görevlilerinden oluşan kurulu, d) Anabilim/anasanat dalı kurulu: Anabilim veya anasanat dalının bilim veya sanat dalı başkanlarından oluşan kurulu; anabilim veya anasanat dalının, yalnız bir bilim veya sanat dalını kapsadığı durumlarda ise bütün öğretim üyelerinden...
Words: 8893 - Pages: 36
...ÇEVİRİBİLİM ODAKLI YAKLAŞIMLAR VE KURAMLAR 6.1.ÇOĞUL DİZGE KURAMI Çoğul dizge kuramı,çeviri yazınını ekinsel bir bağlam içinde ele alıp ,erek dizgeye ait yazınsal dizgede ona özel önem veren bir kuramdır.Bu kuram 1970’li yıllarda Even Zohar tarafından öne sürülmüş.Çeviri kuramını devingen bir sistem içerisinde ele alan ilk kuram olması açısından çeviribilimde özel bir yeri vardır.Even Zohar ,diğer yazın tarihçilerinin aksine,çeviri yazının ulusal yazındaki yerini ve işlevsel rolünü yadsımaz.Ona göre ekin,’’yapısallaşmanın’’tetikleyicisi olarak bir yandan toplumda sistemli bir dizge yaratan ,toplumu harekete geçiren bir öğedir.Bir başka deyişle,ekinsel dizelge(repertuvar),durağanlık ve devingenliğin çatışması sonucu ortaya çıkar.Bu dizelge,toplumun ya gerçekten bilinmeyen ya da kasıtlı olarak bildirilmeyen üyeleri tarafından oluşturulduğu gibi ,bilinçli ve açıkça toplumun kurumları tarafından da oluşturulabilir. Bir dizelgeye giren ürünlerden bir kısmı erek ekin dizelgesiyle bütünleşip ,onun kopmaz bir parçası olur.Aktarma işlemi de, işte böyle bir sürecin sonucunda gerçekleşir.Zohar’ın özellikle ‘’aktarılmış ürünler’’e deyimini kullanması ,dikkati erek dizelgede ‘’kabul görmüş ürünler’’e çeker.Zohar’ın dikkat çektiği başka bir nokta ise çeviri yöntemiyle alakalıdır.Zohar ‘’karşılaştırmalı çözümlemenin ‘’ öneminide vurgulamıştır. Karşılaştırma,Zohar’ın öne sürdüğü kuram içerisinde çok yönlü olarak yapılır.buna göre ulusal yazını hem kendi içerisinde ,hem de çeviri yazınla...
Words: 934 - Pages: 4
...1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu Dördüncü Bölüm – SWOT (GZFT) Analizi BÖLÜM 4. SWOT (GZFT) ANALİZİ 346 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu Dördüncü Bölüm – SWOT (GZFT) Analizi SWOT (GZFT) analizi, incelenen konunun güçlü ve zayıf yönlerini belirlemekte ve dış çevreden kaynaklanan fırsat ve tehditleri saptamakta kullanılan bir tekniktir. SWOT (GZFT) analizinden amaçlanan; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, var olan güçlü yönler ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf yanların etkisini en aza indirecek plan ve stratejiler geliştirmektir (Şekil 4.1). Planlama alanında kontrol edilebilen etkenler ile kontrol dışında olan ve belirsizlik oluşturan etkenlerin analizi, planlama sürecinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Kontrol Edilebilir Etkenler S (Güçlü Yönler) Z (Zayıf Yönler) l T (Tehditler) O (Fırsatlar) Kontrol Dışı Etkenler Şekil 4.1. SWOT (GZFT) Analizi Bu doğrultuda, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, İstanbul İli’ne ilişkin yapılan ayrıntılı mevcut “durum analizi” çalışmalarından elde edilen veriler daha sistematik olarak değerlendirilerek; kentin güçlü, zayıf yanlarının, fırsat ve tehditlerinin belirlenmesine yönelik SWOT (GZFT) analizi yapılmıştır. SWOT analizi yapılmadan önce; hem SWOT analizini daha sistematik hale getirmesi hem de oluşturulacak stratejik amaç, hedef, strateji ve uygulama araçlarına çerçeve çizmesi amacıyla konu başlıkları ve bu konular için...
Words: 8457 - Pages: 34
...estetiği, İslam estetiği vb. tanımlamalar titizlik ve dikkatle analiz edilmesi gereken kavramlardır. Doğru anlama ve kavramsallaştırma problemlerine girebilmemiz için önce bu bilimin ortaya çıkış nedenlerine ve anlamına değinmemiz yerinde olacaktır. Kelime anlamı itibariyle ‘estetik’, Grekçe ‘aisthesis’ ya da ‘aisthanesthai’ sözünden gelir. Bu kelimelerin sözlük anlamı; duymak ve algılamaktır. “Kelime kökü bakımından estetik, sadece duyarlık ve algının incelenmesini akla getirir; bu bir algılama biçimidir. 18.yy.’ın ikinci yarısından bu yana estetik, beğeni yargısı, özellikle güzel karşısındaki beğeni yargısıyla ilgili olan meseleleri ele alır.” (*1) “Estetik, bu anlamda, duyulur algının, duyusallığın sağladığı bilgi ile ilgili bir bilim olarak düşünülüyor. Sözcüğün kökeninde bulunan bu duyusallık, estetik dediğimiz bilimin adının dışında da bu sözcüğün yaşadığını gösterir. Günümüz tıp terminolojisinde rastladığımız ‘anesthesi total’ ya da ‘anesthesi lokal’ terimleri bunun somut örnekleridir.” (*2) Peki duyarlıktan,...
Words: 308 - Pages: 2
...Evrimsel Psikoloji Nedir? Evrimsel Psikolojiye Giriş Evrimsel psikoloji iki bilim alanının bir bileşimidir: Evrimsel biyoloji ve bilişsel psikoloji. Bu iki bilim alanı bir yap-bozun iki parçası gibidir. İnsan davranışını anlamak istiyorsak bu iki parçaya da ihtiyacımız var demektir. Önce bu iki bilim alanını ayrı ayrı ele alacağız, sonra da Evrimsel Psikolojinin, insan doğasını anlamak için, bu iki alanı nasıl birleştirdiğini göreceğiz. Dylan Evans & Oscar Zarate Uyarlayan: Doç. Dr. Hakan ÇETİNKAYA Düzenleyenler: Yrd. Doç. Dr. Seda DURAL Yrd. Doç. Dr. Evrim GÜLBETEKİN 1 1 Bilişsel Psikoloji Bilişsel Psikoloji, zihnin mekanizmalarını açıklamaya yönelik olarak ortaya atılmış en güçlü yaklaşımdır. BP, psikolojiyi belirsiz bir dizi fikirler topluluğu olmaktan kurtarıp, gerçek bir bilim olmasını sağlamıştır. BP’de iki temel görüş yer almaktadır: (1) Eylemlerimizin nedeni zihinsel süreçlerdir. (2) Zihin bir bilgisayardır. Eylemlerimizin Nedeni Zihinsel Süreçlerdir Psikoloji insan davranışının bilimidir ve “neden insanların davrandıkları gibi davrandıklarını “ açıklamaya çalışır. Aslında hepimiz amatör psikologlarız. Sürekli olarak kendimizin ve başkalarının davranışlarını açıklamaya çalışırız. Örneğin, Ali’yi evden çıkarken şemsiyesini alırken gördüğümüzde, durumu aşağıdaki gibi açıklama eğiliminde oluruz. YANİZİHİNBİR BİLGİSAYARGİBİ MİDİR? HAYIR, NEDENİNİ BİRAZDAN GÖRECEKSİN! ALİYAĞMUR YAĞACAĞINI DÜŞÜNÜYORVEBELLİ Kİ,ISLANMAK İSTEMİYOR...
Words: 15914 - Pages: 64
...Ekonomik Kriterler3 a. Makro Hedefler3 b. Diğer Ekonomik Kriterler3 3.3. Topluluk Müktesebatına Uyum Kriteri4 3. Maastricht Kriterleri4 4. 1838 Balta Limanı Antlaşması ve Etkileri5 5. KAYNAKÇA7 1- MODERNİZM Modernizm; kültürlerin ortadan kalktığı, her şeyin değiştiği, ilerlediği ve bir hesaba bağlandığı bir dönem olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde geleneksel hayatı yaşama, kültürel varlıkları muhafaza etme, günceli, sanatı ve estetiği yaşama, bireye odaklı kahramanlıklar sergileme anlayışları yerini akılcı tutumlara, rekabete, kendini ve başkalarını yönetme endişelerine bırakmıştır. Bu nedenle modernizm, hem bilim ve ilerlemenin dönemi olmuş hem de egemen aklını mensuplarına dayatma suretiyle topluma, doğaya ve gelecek tasarımlarına akılcı esaslarla yaklaşma mantığını geliştirmiştir. Modern akılcı bilim kesin gerçeklere ulaşma hedefiyle kurulmuş ve vizyonunu ideal bir tasarımıyla birleştirerek genişletmiş olması nedeniyle, modernist yaklaşımda toplum bir oluş biçimi olarak değil akılcı bir tasarım olarak değerlendirilmiştir. Bu tasarımda tarih, devamlı iyiye ve mükemmelleşmeye doğru evrimsel bir yöneliş olarak yorumlanır. Modernleşme süreci içinde tarihin bütün tortuları atılır ve akıl ile bilimin süzgecinde sürekli bir aydınlanmaya doğru gidilir. 2- KOPENHAG KRİTERLERİ 22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nin genişlemesinin Merkezi Doğu Avrupa Ülkelerini kapsayacağını kabul etmiş...
Words: 1238 - Pages: 5
...MEHMET GÜNEŞ E-mail: megunes1983@hotmail.com Telefon: 0 531 350 94 56 24 Kasım 1983 'de Antakya 'da doğdum. Ailemin en küçük ferdiyim.2 ablam ve 1 abim var. Babamın iş münasebetleri nedeniyle 1985 yılında İzmir 'e taşındık.1989 yılında Aydoğdu ilk okuluna başlayarak eğitim hayatıma başladım.1995 yılında ilkokuldan 'iyi' derecesi ile mezun olarak, Karşıyaka ortaokuluna başladım. Ortaokulu da 1997 yılında 'iyi' derecesi ile bitirdim ve Karşıyaka Lisesi'ne başladım. Lise yıllarımda Türkçe-Matematik bölümünü seçtim. Liseden 2000 yılında '4,34' ortalama ile mezun oldum ve aynı yıl Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandım. Üniversite yıllarımın 2.yılında derslerimdeki başarımdan dolayı; Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptım.2001 yılında hem kendimi branşımda geliştirmek hem de kendi masraflarımı karşılamak amacıyla otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Terbay Makina Endüstri A.Ş. şirketinin finans-muhasebe departmanında işe başladım. Okul dönemlerinde yarı zamanlı, okul dışında kalan dönemlerde ise tam zamanlı olarak çalıştım.2004 yılında Maliye bölümünden '67' ortalama ile mezun oldum. 2004 yılında çalıştığım Terbay Makina Endüstri A.Ş. şirketinden ayrılarak ,yeni kurulmuş olan ve inşaat-taahhüt işlerinde faaliyet gösteren MSM İnşaat Ltd.Şti. şirketinde mali-idari işler bölümünde yönetici olarak işe başladım. 2005 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri...
Words: 408 - Pages: 2
...11.sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları YENİLEŞME DÖNEMİ www.edebiyatogretmeni.net Osmanlı Devleti'ndeki yenileşme hareketleri 17. yüzyılın sonundaki Karlofça Antlaşması (1699) ile başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, 17. yüzyıla dek dünyanın büyük devletlerinden biriydi. Ancak bu yüzyılın sonlarında ülke küçülmeye başladı. Karlofça antlaşmasıyla başlayan toprak kaybı, devlet adamlarını derin derin düşünmeye yöneltti. Toprak kayıplarının nedeni ordunun savaş alanlarında yenilmesiydi. Bu tespit, olgunun bir yüzünü, askerî yönünü dışa vuruyordu. Oysa sadece askeri örgütler değil devletin çeşitli kurumlan çağın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaklaşmıştı. Ancak bunu görmek isteyenlerin sayısı son derece azdı. O nedenle Osmanlı İmparatorluğundaki çağdaşlaşma hareketi askerî alanda başlatıldı. Amaç imparatorluğu eski gücüne kavuşturmaktı. Tanzimat devrine gelinceye kadar ülkede bazı yenilik hareketlerine girişildi. Ancak bunlar planlı programlı çalışmalar olmadığı için, sadece yeniliği başlatan devlet adamının yaşamıyla özdeşleşti. Yenilikçi kişinin ölümü ile yenilikler de ortada kaldı. Paris ve Londra elçiliklerinde bulunmuş olan Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat Dönemi olarak tarihe geçecek bir olayı başlatmıştır. 3 Kasım 1839'da Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı verilen bir belgeyi devlet ileri gelenlerinin, yabancı elçilerin, halkın önünde okumuştur. "Tanzimat ", düzenlemeler demektir. Her alanda düzenlemeler yapılacağının duyurulduğu bu...
Words: 7923 - Pages: 32
...Bibliyografya, bir konu hakkındaki yayınların tamamı. Eski Yunancada βιβλιογραφία vasıflandırmak anlamına gelen biblios (kitap) ile grapho (yazma) kelimelerinden türemiştir. "Kitaplar hakkında yazı" anlamında kullanılmıştır. Kelimenin iki manası vardır: Belli bir konuda veya muhtelif konulardaki yayınların (kitap, broşür, makale vb.) listesi. Genellikle bu listede yazar (müellif) ile eserin; tercüme ise mütercimin adı, cilt ve baskı kaydı, basıldığı yer, yıl ve yayıncı ile sayfa adedi hakkında bilgi verilir. Matbu veya yazma eserlerin listelerinin nasıl yapılacağından, nasıl tanımlanacağı ve sınıflandırılacağı, ayrıca bu işi yaparken uyulması gereken kurallardan bahseden bilimin adı. Kısaca bibliyografya; Bilim, sanat gibi fikir ürünleri ve kayıtlarla ilgili yayınları bir düzen içerisinde toplayan listedir. Fakat genellikle anlattıkları eserlerin nerede bulunduklarını göstermezler. Bu özellikleriyle kataloglardan ayrılırlar. (Bkz. Katalog) Bizde, bibliyografya sahasında yapılmış en zengin ve büyük çalışma; Katib Çelebi'nin 17. yüzyılda meydana getirdiği Keşf-üz-Zünun adlı eseridir. Başlıbaşına bir kıymet ifade eden ve asırlarca elden düşmeyen bu önemli eser, 300 kadar bilimin özelliklerini anlatmakta, 10.000 kadar yazar ve alfabetik olarak 15.000'e yakın kitap hakkında bilgi vermektedir. Daha sonra Bağdatlı İsmail Paşanın bu esere yazdığı iki ciltlik zeyl ile iki ciltlik Esma-ül-Müellifin de çok meşhurdur. 1935 senesinden beri yayınlanmakta olan Türkiye Bibliyografyası; Türkiye'de...
Words: 601 - Pages: 3
...Beden Geometrisi İnsan yaşamı, kadının rahminde başladığında, aslında bir cisim değilken bile geometrik şekli mevcuttur. Aslında, bütün yaşam formlarının, ağaçlar, bitkiler, kediler, köpekler gibi aynı geometrik ve yapısal şekilleri olduğu gibi insanında kadının rahminde mikroskobik bir biçimde bir yapısı söz konusudur. Aslında bütün yaşam formlarının bir geometrik yapısı olmasına rağmen, bunlar çıplak gözle görülebilecek bir şekilde değillerdir. Bu geometrik şekillerle ilişkileri anlamak sadece insanın sol beyni ile yaşamı bir bütün olarak algılamasının ötesinde elektromanyetik yapısal şekillerin bizim vücudumuzun etrafında olduğunu anlamanın da ilk adımıdır. Bilinen her yaşam bir küre biçimindedir. İnsan yaşamı kadının yumurtalığında başlar ve yumurtalık bir küre şeklindedir. Örneğin bir tavuğun yumurtasını ele alın. Kabuğun içinde tam bir küre şeklinde bir yumurta mevcuttur. Eğer siz bunu uzun süre haşlayıp kabuğunu soyarsanız mükemmel bir küre şekli ile karşılaşacaksınız. Kısacası, hepimiz birer küreden meydana geldik. Yumurta hücresi zarının üzerinde bulunan saydam yapılı tabaka mevcuttur ve bu da bir küre şeklindedir. Bu zarın içinde akışkan halde bulunan, tıpkı tavuk yumurtası gibi, yeni döllenmiş yumurtada erkek ve dişi nüvelerden her biri bulunmaktadır ve bunlar 22+1 tane kromozom içermektedirler. Bu kromozomların yarısı insan vücudunu şekillendiren kromozomlardır. Ve bu döllenmiş yumurtadaki nüvelerde küre şeklindedir. Yumurtlama döneminde yumurtalıktan salınan...
Words: 669 - Pages: 3
...sorunlar ve çözümlere değinilecektir. Çözümler sorunların nedenleriyle bağıntılıdır, dolayısıyla giderilmesi de bu nedenlerin bir şekilde ortadan kaldırılmasıyla, etkisiz duruma düşürülmesiyle veya etkisinin en düşük seviyeye getirilmesiyle sağlanabilir. Temel Bilgiler Sosyal bilimlerde araştırma yöntemi, incelemek için ele alınan bir konuda, yapılan bir tasarımda “neyin nasıl yapılacağı, uygulanacağı ve analiz edileceği” ile ilgilidir. Dolayısıyla yöntem, araştırma tasarımının zorunlu ve bütünleşik bir parçasıdır. Bu nedenle, yöntemi yeterince anlayabilmek hem yöntemin hem de araştırma tasarımının nasıl yapılmasını bilmeyi gerektirir. Yöntem, tasarım inşasından bağımsız olarak yeterince anlaşılamaz. Yöntem (metod), yöntem bilim (metodoloji) değildir. Ampirik...
Words: 6247 - Pages: 25